DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

İbrahim’in Kurbanı (ı)..

Yayınlanma Tarihi : Google News
İbrahim’in Kurbanı (ı)..

İbrahim’in kurbanı

 

Çoğu Müslüman yazık ki, neden kurban kestiğini bilmiyor, adettendir diye bazan harç borç altına girer kurban keser. Mezheplerden Hanefilik kurban kesmeyi vacip sayarken, diğer üç mezhep sünnet kabul etmişlerdir. Vacip veya sünnet, kurban önemli bir ibadettir, hikmeti üzerinde durmakta zaruret var.

Kurbanın Hz. İbrahim’in hayli çalkantılı hayatı ve öğle vaktinin peygamberi olarak verdiği tevhid mücadelesiyle yakın ilgisi var. Nitekim biz kurban keserken Efendimiz’inta’limatı ve tatbikatı olarak onun sünnetini ihya ediyoruz. Konuyu Kur’an ayetleri, özellikle Saaffat (37) Suresinin 100 ila 113 ayetleri ışığında takip edelim:

100. “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.” 101. Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.  102. Böylece (çocuk) yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”  103. Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.  104. Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik. 105. “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” 106. Doğrusu bu, apaçık bir sınavdı. 107. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. 108. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. 109. İbrahim’e selâm olsun. 110. Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. 111. Şüphesiz o, bizim mü’min olan kullarımızdandır. 112. Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik. 113. Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.”(37/Saaffat, 100-113.)

Bizim her sene Kurban Bayramı’nda bir ibadeti eda etmek üzere kestiğimiz kurbanın Hz. İbrahim’in hayli çalkantılı hayatı ve öğle vaktinin peygamberi olarak verdiği tevhid mücadelesiyle yakın ilgisi var. Nitekim biz kurban keserken Efendimiz’in ta’limatı ve tatbikatı olarak onun sünnetini ihya ediyoruz. Konuyu Kur’an ayetleri ışığında takip edelim:

“Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et. ” Hz. İbrahim’in çocuğu olmuyor. Üç kişi (İbrahim, Sara ve Lut) kendi başlarına yolculuk yaparlar ve nihayet Kenan ilinde yerleşirler. İbrahim, soyunun ve soyu üzerinden davasının, tebliğinin devam etmesini istiyor, bunun için Allah’a kendisine, Tevhid dinini layıkıyla ve hakkıyla üstlenip devam ettirecek bir çocuk armağan etmesini diliyor.

Allah, duasını kabul eder ve ona “halim bir çocuk” armağan eder. Adını “İsmail” koyar. Çünkü Allah onun duasını işitmiş (İsmail’in kelime anlamı: “Allah duasını işitti/esma’a el ilah” demektir) ve ona “salih-halim” bir evlat nasip etmiştir. “Salih” olmasını kendisi dilemişti, “hilm” vasfını Allah veriyor. “Halim“dir yani yumuşak huylu, munis, anlayışlı, anında öfkelenip kızmayan, maruz kaldığı olumsuz bir davranış karşısında hemen ceza vermeye kalkışmayan, sabır ve kararlılık timsali bir kişilik profiline sahiptir.

Ahd-i Atik’e göre, Hz. İsmail doğduğunda Hz. İbrahim 86 yaşında idi (Tekvin, 16:16.) İkinci oğlu İshak doğduğunda ise 100 yaşına varmıştı (Tekvin, 21:5.) Demek ki, baba bir anne ayrı iki kardeş (İsmail ve İshak) arasında 14 yaş var. İsmail 14’ne girdiğinde Hz. İbrahim, rüyasını görür ve bunu oğluna açar. Bu demektir ki, kurban edilmek istenen çocuğun İshak olması mümkün değildir. Bu önemli konuya biraz sonra dönme fırsatımız olacak.

Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek (yani iş güç tutabilecek) çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda kesiyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”14 yaş çocuğun gençliğe adım attığı çağdır. İşte bu sırada Hz. İbrahim, gördüğü rüyayı oğluna açar. Bölgenin iklim şartları göz önüne alındığında, İsmail’in kendi hayatı üzerinde karar verebilecek çağda olduğunu, yani büluğ çağına erdiğini anlıyoruz. Babasının ona durumu açması, rızasını almak amaçlıdır. İbrahim, rüyasında “İsmail’i “kestiğini” değil, “kesiyorken” görmektedir.

Oğluna durumu bildirir. Oğlu ona “emrolunduğun şeyi yap” der. Müfessirler, bunun işle ilgili bir “istişare” olmadığına değinirler. Amaç, duasında istediği evladın “Salih vasfı”nın ayan beyan ortaya çıkması, çocuğun İlahi emre gönüllü olarak katılmasının sağlanmasıdır. Ancak müfessirlerin bu açıklaması makul görünmemektedir. Çünkü akil-baliğ bir genci, reddettiği halde bir rüya üzerine kesmeye kalkışmak bir babanın başvuracağı iş değildir. İbrahim’in duası kabul olunmuştur, İsmail, “salih bir evlat” olarak babasına Allah’ın emrine itaat etmesini söyler. İsmail’in babasına görevi yerine getirmesini söylemesi onun “salih” vasfını ortaya koymaktadır. Demek ki, İbrahim’in duası kabul olunmuş, yüce Allah ona salih bir evlat armağan etmiştir. İsmail sadece onun “nesep/soy” yönünden değil, “sebep/ahlaki” bakımdan da soyundan, yani sünnetini takip eden evladıdır.

Burada üzerinde durulması gereken bazı noktalar var: İbrahim, Ulu’l-azm peygamberlerdendir. Diğer peygamberler gibi onun rüyaları kendisine Allah’tan ulaşan bilgi ve haber kanallarıdır yani vahiydir. Peygamberlerin rüyaları sıradan insanlarınkinden farklıdır. Bu rüyalar vahiy kanallarından biri olduğu için Hz. İbrahim’e bir sorumluluk yüklemiştir.

Hz. İbrahim, İbn Arabi’nin iddia ettiğinin aksine, rüyayı tabir etmesi gerekirken zahiri şekliyle kabul etmiş değildir. Mesajı net ve doğru almıştır; çünkü bu olayda tabiri gerektirecek bir husus yoktur. İbn-i Abbas, “Peygamberlerin rüyası vahiydir” der ki, doğrudur. Peygamberler uyanıkken de uyurken de vahiy alırlar; çünkü onların kalpleri uyumaz. Hz. İbrahim, bu rüyayı Zilhicce ayının sekiz, dokuz ve onuncu günlerinde (Tevriye, Arefe ve Nahr günleri) üç gece üst üste gördü. Hz. İbrahim, yerine getirilmesi gereken vacip bir emir aldığını anladı. Nitekim tabire açık bir rüyadan hareketle Hz. İbrahim “yanlış” bir şey yapacak olsaydı, Allah onu yeni bir vahiyle uyarır, yanlışından vazgeçirirdi. Hz. İbrahim’in kalkıştı iş sıradan, tolere edilebilir bir yanılgı (zelle) değildi, oğlunu öldürmeye kalkışıyordu. Dolayısıyla Hz. Yusuf’un tabirini yaptığı rüyalarla aynı kategoride ele alınamaz.

Baba ve oğul, Allah’ın emrine ve takdirine boyun eğdiler. Ne İbrahim “Oğlumu nasıl keserim” diye emri uygulamaktan vazgeçti ne oğlu “Baba ne yapıyorsun?” diye herhangi bir tepki gösterdi. İnsan olmaları hasebiyle derin bir iç çatışma yaşadıklarını düşünebiliriz; bu onların takvasına ve Allah’a olan sarsılmaz bağlılıklarına halel düşürmez. Belki de bu ağır sınavın amacı da bu derin iç çatışmanın yaşanması ve fakat aşılmasıydı. İkisi de “başar“dı; bundan sonra iş emri uygulamaya kalmıştı. Hz. İbrahim, oğlunu “yüzükoyun/ alnı üzerine yatırdı, bıçağı çekti. Bıçağı boynuna vurup vurmadığını bilmiyoruz ama her hâlükârda bıçak elindeydi. Boynuna çekti veya çekmedi, buraya kadar işleyen süreç yeterliydi: Sınav başarılmıştı. İkisi İlahi emre boyun eğmişti, baba biricik oğlunu yere yatırmış, her ihtimale karşı iç dünyasında herhangi bir tepki doğmaması için yüzünü görmemek istemiş, onu alnı üzerine yatırmıştı. İşte tam o sırada: “Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik. “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.

Allah ona sınavı başardığını söylüyor. İbrahim’in ve İsmail’in, baba-oğul iki seçkin insanın sevincini kimse tarif edemez. Hem ilahi hem dünyevi iki sevinci bir arada yaşadılar. İşte bayram şöleni bu olay üzerine başlar. Bir yandan her ikisi Allah’a karşı sözlerini yerine getirdiler, emrine kayıtsız şartsız itaat ettiklerini ortaya koydular; diğer yandan birbirlerine kavuştular. Böylelikle Allah, İbrahim’e “rüyasını doğruladığı“nı yani gördüğü şeyin Rü’yay-ı sadıka olduğunu haber verdi.

Bunun yanında Allah, İbrahim ve oğlunu “İhsan’da bulunanlar (Muhsinin)” olarak isimlendirdi. Yani her ikisi de “Allah’ı görmedikleri halde, O’nu görüyormuş gibi hareket etmişler”, çünkü O’nun kendilerini gördüğünü yakinen bilmektedirler. Öyleyse ödüle hak kazanmışlardır. (Kurban için bkz. 22/Hac, 36-38 ve 108/Kevser, 1-3.)

Doğrusu bu, apaçık bir sınavdı.” Evet, bu bir sınavdı. Hiçbir baba oğlunu kesmeyi göze alamaz. İnsan kimsenin kendisinden iyi olmasını istemez ama çocuğunun kendisinden iyi olmasına çalışır. Ve hiçbir çocuk babası tarafından, babası eliyle kurban edilmek istemez. Ama bu seçkin iki insan bu çetin sınavı başardılar.

Pekiyi, sınav neydi? Niçin böyle bir şeye gerek görülmüştü? Allah, neden İbrahim’i böylesine ağır bir sınava tabi tuttu? Allah neden İbrahim’i sınadı? Bu olay Tevfik Fikret’in “kurban isteyen göklerin” anlaşılmaz kaprisi” dediği şey mi?

“Din şehid ister, asman kurban/ Her zaman, her tarafta kan kan kan.”

Ya da Andrew Fınkel’in “Tanrı’nın insana blöfü” müydü? “(Kurban olayından) çıkaracağımız ders, topyekûn itaat isteyen, hikmetinden sual olunmaz bir yaratan değildi. Daha ziyade blöfünü görüp görmemeye kendilerinin karar verebilmesi için yaratılanlara meydan okuyan bir Tanrı’ydı”  Kuşkusuz bu da değil.

İbrahim, Allah’ın dostuydu (Halilullah sıfatını almıştı). Onun kalbinde Allah’tan başka hiç kimsenin veya hiçbir şeyin sevgisi yoktu. Allah’a olan güveni, tevekkülü/itimadı sonsuzdu. Ateşe atılırken dahi görevini yerine getirmekten bir an olsun pişman olmamış, korku belirtisi göstermemişti. Rabbi onu kurtaracak veya hakkında hayırlı olan neyse onu nasip edecekti. Sonraları Kenan iline hicret ederken Rabbinden bir çocuk istedi. O da ona İsmail’i armağan etti.

İsmail, içten yaptığının duasının karşılığıydı. 13 sene boyunca belki onu çok az gördü, bu da ona olan sevgisinin şiddetini arttırıyordu, annesi Hacer’le onu çölün ortasında bırakmıştı (14/İbrahim, 52); bu onun ilk sınavıydı, içinde fırtınalar kopmuştu. Genç bir kadını küçük bir çocukla ıssız bir çöle terk etmek nasıl bir şeydi acaba? Kim bunu göze alabilir veya kendine yedirebilirdi? Genç eşi Hacer arkasından umutsuzca

“-Nereye bizi bırakıp gidiyorsun İbrahim?” diye yalvardığında ayağının altından yer çekiliyordu sanki. “Bunu Rabbin mi emretti?”

İbrahim büyük bir güven, sarsılmaz bir imanla “Evet” demişti, genç kadın

“-O halde git, O dilemişse bizi zayi etmez” demişti ki, bu tepki Hacer’in de sınavı kazandığının kanıtıydı. Ama bırakıp gitmek kolay mıydı? Ta bu olay dolayısıyla biraz da belki oğluna karşı mahcubiyet içindeydi.  Onu görmeye geldiği sınırlı zamanlarda onunla neşeleniyor, mutlu oluyordu. Belki her hareketi, her gülüşü, her koşup kucağına gelişi, ilk konuşması, çağıldayarak sesler çıkarması içine tarifsiz sevinçler doğuruyordu. İsmail hayattı, dünyanın neşesi, zevki, mutluluğuydu. Belki de İbrahim’in ruhunda İsmail dünya sevgisine, dünya hayatının sevgisine (Hubbu hayat ed Dünya) dönüştü.

Hz. İbrahim hiçbir zaman Allah’ı unutmadı, oğlu İsmail’i sever veya onunla eğlenirken herhangi bir ibadetini ihmal etmedi. Şanına yakışır tanımlamayla “İbrahim tek başına bir ümmetti” (16/Nahl, 120), Ulu’l-azm peygamberlerden biriydi, Öğle Vakti’nin tebliğcisiydi. Tarih fecirle başlamıştı, Sabah Vakti’nin peygamberi Âdem aleyhisselam idi, insanlar -kesretten kinaye bir rakam olarak- bin sene beşeriyetin masumiyetini bozmadan yani Tevhid inancı üzerine yaşadılar. Sonra büyük bir günah işlediler ve yeryüzünü kirlettiler. O ilk küresel günahın karşılığı küresel ceza oldu. Ancak tufanla yeryüzü temizlenebildi. İkinci Âdem olan Nuh aleyhisselâm ile başka bir deyişle Kuşluk Vakti’yle tarih yeniden başladı. İbrahim, Hz. Nuh’u takip ederek, kendini ona nispet ederek yola çıktı. O da Öğle Vakti’nin peygamberiydi ve bütün yapacakları insan soyunu İkindi Vakti’ne (Asr’a) ve onun peygamberine, Hatemü’n-Nebiyyin’e (Nebiyyü’l-asr) hazırlamaktı. Böylelikle Gurub’a doğru yol alınacak ve Tarihin Gündönüm’ü tamamlanmış, beşeriyetin tarihi “Allah’a dönüşle (Rucû’ ilallah)” tamamlanmış olacaktı. Kısaca Âdem ve Nuh gibi o da insanlığın temsilcilerinden biriydi.

Âdem şeytana kanıp yasak ağaca yaklaşmıştı, yasak bir zamanda ve yasak bir yerde Havva ile birlikte olmuş veya melekler gibi günahsız olmak, ebediyete ve sınırsız mülk ve saltanata sahip olup hükmetmek istemişti. Yeryüzüne indirildi. Âdem “yeryüzünün halifesi“ydi (fi’l-arzi halife) (2/Bakara, 30), insan Allah’a melekût âleminde değil, yeryüzünde halifelik yapacaktı ama yeryüzünün cazibesi onu asli amacından koparmaya devam ediyordu. Bu, Allah’ı unutan insanın aynı zamanda kendi asli özüne yabancılaşmasıydı. İlahi tabiatı ile dünyevi tabiatı çekişiyordu. Bu iki tabiat bazen iki olumlu, bazen iki olumsuz, bazen bir olumlu-bir olumsuz kuvvetlere ayrılıp onu çatışmaya itiyordu. Mal-mülk, servet; şehvet, güç ve iktidar, makam, hükmetme/emretme mertebesi ve statü, çocuk ve taraftarlar. Bunların hepsi insanın asıl amacı olan Allah’a bağlılığını gölgeleyen, insanı Allah’ı zikretmekten, kalbini tümüyle O’na vermekten alıkoyan faktörler olabiliyordu.

Pendik Escortwww.campus-symposium.comazymuth.netKadıköy EscortAnadolu Yakası Escortyatırımsız deneme bonusubonusu veren sitelerkonya escorthttps://www.treasureislandfestival.com/Manga okumobil casino sitelerisms onaycasibom girişholiganbetonwinonwin girişgrandpashabetgrandpashabetcasino sitelericratosroyalbetgrandpashabetbetwoonEn Yeni Bonus Verenler Sitelerholiganbet girişjustin tvtaraftariumatakoy escorthacklinkonwinonwin girişjojo girişJojobethalkalı escortdeneme bonusu veren sitelerbeşiktaş escortaras kargo​sekabetbahis sitelerifixbetmaltcasinoistanbul escortsjojobetBayraklı Escortbetmoonvozolholiganbetbetebetcasibommavibetimajbetimajbet girişimajbet güncel girişmavibet girişgrandpashabet girişmavibetMAVİBETextrabetistanbul escorttakipçi satın albetebet girişsafirbetdeneme bonusu veren sitelermarsbahisjojobetholiganbetsahabetcasibomcasibomcasibom girişaaaaPusulabetSekabetholiganbetdeneme bonusu veren sitelermarsbahisBetsatholiganbet güncel girişjojobet girişmarsbahisgüncel girişmeritkingsahabet girişartemisbet güncel girişonwin girişmobilbahis girişkingroyalmavibetzbahisBETTURKEYpusulabetgrandbettingbahiscomkulisbetultrabettipobetmilanobetmavibetotobetbetturkeymeritbetmobilbahismeritbetzbahismeritbetotobetultrabetbetkanyondinamobetbetturkeynorabahisholiganbetonwinnakitbahisbetebetbetkanyon1xbet,1xbet girişultrabetsahabetsekabetmeritking,meritking giriş,meritking güncel giriş,meritking resmi girişmatadorbet,matadorbet giriş,matadorbet güncel giriş,matadorbet resmi girişgrandpashabet,grandpashabet giriş,grandpashabet güncel girişsahabetzbahismarsbahiszbahisonwinsahabetsekabetsekabetmatbetgrandbettingholiganbetkralbetjojobetmatbetimajbetpusulabetbetturkeyjojobetholiganbetmarsbahisbetebetnakitbahisMatbetholiganbetmetamaskistanbulonwinmarsbahissahabetsekabetmarsbahisgrandpashabetbayconti girişGrandpashabetbetebetholiganbetavcılar escortbetsatjojobetjojobettipobet güncel girişbetexper1xbethttps://canlicasino.shorthandstories.com/https://canlicasino.shorthandstories.com/deneme bonusu veren sitelersahabet güncel girişjojobetmatbetsahabet güncel girişsahabetzbahisbetebetdeneme bonusu veren sitelernorabahismarsbahisimajbetjojobetjokerbetjokerbetgrandpashabetistanbul escort bayansekabetmarsbahistipobetimajbetHoliganbet marsbahisholiganbetholiganbetultrabetjojobetonwin güncel girişcasibomjojobetdeneme bonusudenneme bonussu betvolemadridbetLimanbet