
Ülkemizde ve bölge coğrafyamızda yüzyıllık bir mazisi olan; toplumumuza has bir demleme usulüyle pişirilen ve ince belli bardakta içilmesiyle, ülke sınırları dışında da nam salan çay, ikram değerini, biraz da saltanatını devraldığı mırranın kültür ve medeniyet izlerinden alır. Toplumumuzun çayla tanışmasından önce çok daha derinlikli kültür ve medeniyet esaslarına sahip; pişirilme sürecinden ikram sürecine ve fincanın servis yapan kişiye teslim esas ve usullerine kadar her adımda uyulması gereken kuralları olan ve coğrafyamızda asırlar boyu sosyal hayatın vazgeçilmezi ve en önemli esaslarından biri olup; mangalda, odun kömürü ateşinde, bakırdan ve kendine has bir şekille imal edilen cezvede pişirilen ve kulpsuz fincanda ikram edilen mırranın yeri çok daha özellikli idi. Günümüzde hala sürdürülmeye çalışılan mırra kültürünün toplumumuzda, her alanda görülebilen yozlaşma ve deformasyona rağmen, tarihin izlerini günümüze taşıması açısından incelemeye değer bir konudur.
Mırra, Arapça bir kelime olup Türkçedeki karşılığı acı kahve olsa da; sadece bir içecek adı taşımayıp, başlı başına bir kültür ve medeniyetin önemli esasları arasında yer almasıyla terim niteliği taşır. Terim, bir kelime anlamından ziyade geniş bir manayı taşıması hasebiyle, tüm dillerde, geldiği dilde kullanıldığı şekliyle kullanılır.
Mardin kültür ve medeniyeti; müslümanlarca fethedilmesi ve hakim kültürün İslam kültür ve medeniyeti olmasıyla sağlanan farklı din, dil ve ırk mensuplarının bir arada yaşayabilme özeliğiyle kazanılan farklılık zenginliği, İpek yolu olarak anılan dünyanın en önemli ticaret güzergahında yer almasıyla da farklı kültürlere mensup tüccarların kültür, medeniyet ve sahip oldukları diğer farklılıkları da görme ve tanıma şansına sahip olmasıyla da gelişmiştir. Bir yandan Mardin’ li tüccarların farklı memleketlere ticari seyahatleri; diğer yandan uzak doğuya veya batıya seyahat eden tüccarların Mardin’den geçerken Mardin’lilere tanıttıkları farklılıklar, Mardin kültür, medeniyetinde izler taşır.
Bahsedilen süreç içerisinde Mardin sosyal hayatında yerini alan mırra, kahvenin ilk tüketim alanı olan arap yarım adasına yakınlığı ve fetihten sonra toplumda yerleşen arap kültür ve medeniyeti ile, günümüz Türkiye coğrafyasında kahvenin ilk tüketim alanı Mardin olmuş ve sosyal hayatta kendine has bir seyir izlemiştir. Pişirilme usulü ile Türk kahvesi olarak isimlendirilen kahve; taşıdığı mana ve kültür itibariyle memleketimizde mırra şeklinde ifade edilir.
MIRRANIN HAZIRLANIŞI
Günümüzün hızlı yaşam tarzı ve zorlu rekabetçi satış piyasasında, yeşil çekirdekli çiğ kahve artık kavrulmuş ve öğütülmüş halde satışa sunulmaktadır. Hazır gıda satışı piyasalara yerleşmeden önce mırranın hazırlanışı ayrı süreç teşkil etmekteydi. Yeşil çekirdek halinde, kendine has geniş ve derince bir tavada kavrulan kahve çekirdeği, yine Mardin el sanatları eserlerinden olan metal havanda dövülüp toz haline getirilir. Günümüzde kullanılan plastik ibrik büyüklüğünde metalden imal edilmiş kahve kaynatma kabında, mangalda ve odun kömürü ateşinde yarım saat kadar kaynatılır. Süzgeçten geçirilip aynı şekildeki 2. Cezveye dökülerek tekrar yarım saat kadar kaynatılır. İçime hazır hale gelen pişmiş kahve mırra haline gelmiştir artık. Günümüze kadar varlığını sürdürebilmiş ve halen kullanılmakta olan metalden yapılmış, mırraya has cezveye döküldükten sonra sıcak kalması için mangaldaki odun kömürü ateşinin üzerinde beklemeye alınır.
İKRAM SÜRECİ
Her aşamasında uzun ve kendine has bir süreç geçiren mırranın ikram süreci Mardin’de yaşanan sosyal hayatın önemli kurallarını da ihtiva eder. İslam kültür ve medeniyetinin asil, zarif ve insana değer veren toplum kuralları burada da kendini bariz bir şekilde hissettirir.
Mangalda, ateş üzerinde sıcak tutulan mırra misafirlere ikram edilmeden önce, kahveyi hazırlayan kişi, ev sahibinin ve misafirlerin önünde, mırranın herhangi bir zehir veya zararlı bir madde ihtiva etmediği mesajını vermek anlamında ilk fincanı içer. Aynı güveni vermek amacıyla ikinci fincanı ev sahibi yine misafirleri önünde içtikten sonra misafirlere ikram süreci başlar. Mırra, odada bulunan en yaşlı veya sosyal statü gereği en kıdemli kişiden başlanıp peygamber efendimizin sünneti gereği sağından devam edilerek ikram edilmeye devam edilir. İlk turda her misafire ikişer fincan ikram edilir. Daha sonra her yarım saatte bir misafirler dolaşılarak birer fincan ikram edilmeye devam edilir. Oturma süresince bu ikram periyotları devam eder. Son fincan ise misafir müsaade isteyip kalkmak istediği zaman ikram edilir. Günümüzde yaşatmaya çalışılan mırra kültüründe görülen bozulmalardan biri, mırranın fincanın yarısına kadar doldurulmasıdır. Fincanın yarıya kadar doldurulması çok yanlış bir uygulama olup mırranın özelliğine de aykırıdır. Mırra kültüründe, fincan sadece damak tadı verecek miktarda tek yudumluk olarak doldurulur.
MİSAFİRİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İkram sürecinde mırrayı hazırlayanın ve ev sahibinin yükümlülükleri olduğu gibi misafirin de yükümlülükleri vardır. Misafir fincanı servis eden kişinin elinden aldığı gibi içtikten sonra yine servis eden kişiye elden teslim eder. Fincanı elden teslim etmeyip yere bırakması ayıp karşılanır, altında olumsuz bir anlam anlaşılmasına sebep olur. Misafirin de o fincanı ağzına kadar altınla doldurup ev sahibine teslim etmesini gerektirir. Mırra kültüründe dikkat çekici bir husus daha vardır. Gelen misafir ikram edilen mırra fincanını içmeden önce, ev sahibine bir müşkülü olduğunu ve bunu konuşmak için geldiğini ifade etmek amacıyla, yere bırakır. Ev sahibi mesajı alarak misafirin önce ikram edilen mırrayı içmesini ve müşkülü ne olursa olsun halledileceğini ifade ettikten sonra misafir mırrayı içer; ev sahibi de sözünden dönmeyerek misafirin getirdiği sorun veya ihtilaf konusunu halleder.
Bu davranış biçimleri, sosyal davranış biçiminin kurallarla belirlemesi açısından çok anlamlıdır. Sosyal hayatın böylesi zarif ve nazik kurallarla düzenlenerek kurulması, yaşanan hayat tarzında uyulması gereken kuralların en ince ayrıntısına kadar düşünülmesi, konunun ehemmiyet ve disiplinini gösterir. En basit bir ikram sürecinde uyulması gereken kural ve kaideler elbette hayatın diğer alan ve konularında da kendine has usul ve esaslarla belirlendiği içindir ki Mardin gibi küçük bir şehirde farklı ırk, din, dil ve kültüre sahip birey ve toplumların birlikte yaşamaları mümkün olmuştur. Günümüzde pek de göremediğimiz bu ince davranış özellikleri sosyal hayatın her alanında yaşanan sevgi ve saygı zafiyetine sebep olmaktadır. Yazık ki günümüzde muzır televizyon dizilerinin, edepsiz, kuralsız ve ilkesiz yaşam tarzı dayatmasına maruz kalan toplumumuz yaşanan bu dezenformasyondan etkilenmekte ve bu etki aile hayatından sosyal hayata kadar her alanda huzursuzluk ve çatışmaların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu durumları bertaraf etmek için kültürümüzü tanımak, yaşamak ve tanıtmak toplumdaki her bireyin görevi olmalıdır.
MARDİN KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİN TANITIMINDAKİ YANLIŞLAR
Mardin’in turizm hedefleri doğrultusunda, Mardin kültürünü ve çeşitliliğini göstermek ve sunmak niyetiyle, bazı kurum ve kuruluşların, turistlere hitap eden restoran ve kuruyemiş işletmelerinde tarihte hiç olmamış ve kullanılmamış isimleri kullanmalarını dayatmak suretiyle sunulan yemek ve gıda çeşitleri, suni bir çeşitlilik arzı stratejisi olarak göze batmakta ve Mardin kültür ve medeniyetine katkı sağlamak yerine zarar verdiğine de değinmek isterim. Mardin’de yaşayan bireylerin tarih, kültür ve medeniyetlerine sahip çıkarak gerçek medeniyetimizin tanıtılmasına katkı sunmalarını umuyorum.
Diğer taraftan yatırım, ticaret ve istihdam imkanlarına zaruret derecesinde ihtiyacımız bir vakıadır. Memleketimizde ekonomiyi canlandırmakta olan ve memlekete sıcak para girişi sağlayan turizm sektörünün memleketimizi bir fuhuş ve içki bataklığına çevirmesi de engellenmelidir. Zira gelen turistler bir kültür ve medeniyet şehri Mardin’de tarih koridorlarında gezmek ve geçmişi günümüzde yaşamak amacıyla gelmektedirler. Bu nedenle Mardin’de gelen turistlere bu mücessem tarihi gerçek şekliyle, bozmadan, tahrif etmeden sunmak zorundayız. Tarihimizin hiçbir döneminde 1. Cadde barlar sokağı olarak kullanılmamıştır. Halbuki günümüzde özellikle geceleyin kalitesiz seslerin sunduğu canlı müzik gürültüsünden ve tüketilen içki kokusundan 1. Caddede yürümek imkansız hale gelmiştir. Medreseleriyle, camileriyle şehitlikleriyle dikkat çekmesi gereken 1. Caddenin bu gün kalitesiz ve seviyesiz bir eğlence ortamına düşmesi Mardin kültür ve medeniyetine yapılmış bir ihanet ve hakarettir. Tarih ve medeniyet müzesi olan memleketimizin eğlence mekanlarının, çağdaş ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, acilen disipline edilmesi ve gelen bir talep varsa bu eğlence mekanlarına şehir dışında yer gösterilmesi, memleketimize olan teveccüh ve takdirin artmasına ve ekonomisinin de daha fazla gelişmesine katkı sağlayacaktır.