Mütevazi bir hayatımız olmalı Resulullah’ın(s.a.s) ki gibi olmasa da ona yakın bir hayat…dünya süsü bize ahireti unutturmamalı. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu telaşın tek bir nedeni var; yüreklerimizin fakirleştirilmiş olması.
İmandan bizleri uzaklaştırdıkları sürece bizleri fakirleştirdiler. İmanın olmadığı yerde her şey mubahlaşacak, hiçbir şey bizleri tatmin etmeyecekti.
“En büyük fakirlik ahmaklıktır” Hz Ali(r.a)
Başkalarının dünyası için kendi dünyalarını heba edenlerden olmamamız lazım. Dünyalıklara ulaşmak nasıl olursa olsun, önemi yoktu. Etik, gayri etik nerden gelirse gelsin. Kimin hakkını yediğinin de önemi yok. Peki bizleri gören Allah’ı(c.c) nasıl oluyor da görmezden gelebiliyoruz?
Güçlünün haklı olduğu bir zamandan geçiyor olmamız bizlerin adil olmasına engel olmamalı. Başkalarının sırtından geçinmek, başkalarının hakkını gasp edip hayat sürmek ne insani ne de ahlakidir.
İsrafın en üst düzeyde yapıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Önceliklerimizi, ihtiyaçlarımızı belirlerken çok dikkat etmemiz lazım. Varlıklı olmamız bizlerin israf yapmamız anlamına gelmemeli. Elimizde bulunan imkanları başkalarının istifadesine sunabilme gibi bir hünerimiz olmalı. Bizlere verilen nimetlerin sadece bizim olmadığı şuuruna ermemiz lazım.
Bir yerlere meşru yolla ulaşmakta mesele. Gayri meşru yol ile ulaştığınız yer, mevki, makam sizi belki ama Allah’ı memnun etmeyeceği kesindir. Hak hukuk gözetmeyen insan! inşasında batı medeniyeti iyi bir rol üstlenmiş durumda. Bedava kazanç elde etmenin yollarını icat etmede epeyce kafa yoruyorlar. Faiz /Kredi), şans oyunları, kumar v.b. aklınıza ne geliyorsa…
Birileri sabahın köründen güneş batımına kadar perişan olacak…birileri yan gelip yatacak para kazanacak…olacak şey mi Allah aşkına…hangi peygamberin hayatında öyle bir uygulamaya rast geldiniz? Bu mümkün değildir. Hiçbir peygamber kendi kavmini sömürerek mal mülk sahibi olmamıştır. Mütevazilik konusunda onların örnekliği hakikaten kayde değerdir. Mescidi nebevide ashabıyla birlikte kerpiç taşıyan Resulullahı (s.a.s) ne çabuk unutuyoruz…ya aç yattığı günlere ne demeli? Bu anlaşılması güç bir durum. Tarifi imkansız….Sözün bittiği yer. Bir peygamberin hayatındaki lüks kavramına bakarmısınız Allah aşkına…bir hasır, su kabı, kısıtlı imkanlar…
Davete icabet eden bir peygamber(s.a.s) sofra kurulduğunda rica ederek; “eğer yaptıklarınızdan kızım fatıma’ya da biraz gönderirseniz iki gündür bir şey yemedik” diyebiliyorsa artık ne söylenebilir ki…
Bizler de mütevazilik konusunda bir şeyler yaşamamız lazım…varken verebilmek…varken hamd etmek. Varken israf yapmamak. Dahası kendini başkalarının yerine koyup hayata bir de öyle bakmak, öyle okumak.
Lüks sarhoşluğuna kapılan bizler!
Bu gidişata ne zaman dur diyeceğiz? Bize yakışanın ne olduğunu birileri bize hatırlatmalı mı? Asırlar önce Allah (c.c) hatırlamadı mı? Ahiret sizin için daha hayırlıdır diye. Bu dünyaya dört elle sarılmamızın manası ne?
Lüks sarhoşluğu meydanı başkalarına bıraktı. Çocuklarımız gözlerimizin önünde zehirleniyor, katlediliyor, her türlü muameleye duçar oluyor. Ve bizler seyrediyoruz. Sokaklar masiyetten geçilmiyor. Ne giyim tarzımız ne yaşantımız ne de ilişkilerimiz elde tutulur cinsten değil. “Müslümanlar hep ezik mi yaşıyacağız” sloğanına tek cevabım var; Allah aşkına lük yaşama gibi bir lüksümüz mü var? Başka derdimiz mi yok?
Her ne yapıyorsak yapalım etrafımızdaki insanlara ne kadar fayda veya zarar verdiğimizin hesabını tutmada mesele. Yaptıklarımız haram olmasa da etik(ahlaki) olup olmadığını iyi hesap etmeliyiz. Güzel ahlak olan bir dinin mensubuyuz çok dikkat etmemiz lazım. Bizim yüzümüzden ne din , ne de Müslümanlar zarar görmemeli. Her şeyimizle vasat bir ümmet olmak için çaba harcamalıyız. Aşırı gitmek Müslüman şahsiyete uygun bir hareket metodu değildir.
“İmtihanı kazanmak istiyorsak ahlaklı olmak zorundayız”m.a
Selam ve dua ile…