Dünyanın her yerinde, savaş ve barış gibi, özgürlük ve eşitlik, toplumun bütün kesimlerinin ilgilendiren ana tartışma konularıdır. Özgürlükleri sınırlayan dayatmacı yönetimlerde, savaşın şahinleri güç kazanırlar. Eşitliğe önem veren demokratik yönetimlerde, barışın güvercinleri öne çıkarlar. Dayatmacı yönetimler düşmanlıkları büyüterek, ömürlerini uzatmaya çalışırken, demokratik yönetimler dostlukları geliştirerek, ömürlerine ömür katarlar.
Türk ve İslam dünyasının, savaş coğrafyası olmaktan çıkıp, barış coğrafyasına dönüşmelidir. Bunun için de, özgürlüklerin sınırları genişletilerek, ekonomik, siyasal, kültürel eşitsizliklerin önlenmesi gerekir. Türkiye başta olmak üzere, bütün Müslüman ülkelerin ana sorunu, üretim güçlerini büyütme yanında, demokratik yönetim birikimlerini zenginleştirmektir. Bu bağlamda, her ülke ekonomik gücünü büyütmede, yönetimini geliştirmede, birbirleriyle her alanda yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalıdır.
“Barışın Güvercinleri Camilerde Buluşurlar”, yazımdan yola çıkarak, Kafkaslar’da, Ortadoğu’da, Balkanlar”da savaşları önlemenin yolu, savaşın kartallarından daha güçlü olan barışın güvercinlerini izlemekten geçer. Güvercinlerin dünyasında savaş değil, barış vardır. Avrupa ve Asya eksenin barışın güvencesi, bir dünya gücü olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye”dir. Türkiye”de savaş olursa, Türk ve İslam dünyasında barış olmaz.
Türkiye”ye kalıcı barışı, eşitliklerle birlikte temel hakları ve özgürlükleri, güvence altına alan demokratik yönetim getirir. Katılımcı bir demokrasiyi, bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla yerleştirmeden, Türkiye”nin Kafkas’larda, Balkan’larda ve Ortadoğu”da barışın öncülüğünü yapması mümkün değildir. Ancak demokrasi ithal edilemediği gibi, ihraç da edilmez. Nasıl Batı ülkeleri, kendi demokrasilerini kendileri inşa etmişlerse, Türkiye de kendi demokrasini kendisi inşa edecektir.
Paylaşımcı ekonominin, girişim özgürlüğünü güvence altına aldığı gibi, katılımcı demokrasi de, eşitlikleri güvence altına alır. Girişim özgürlüğünün olmadığı ülkelerde, ürün, hizmet, bilgi üretme gücünde hızlı gelişme olmaz. Katılımcı demokrasinin olmadığı ülkelerde de, toplumun değişik kesimleri arasındaki siyasal ve kültürel eşitsizlikler, ileri boyutlara ulaşır. Bir ülkede girişim özgürlüğü, üretim kültürünü, seçme ve seçilme eşitliği de, yönetim kültürünü zenginleştirir.
Dünyada paylaşıcı pazar ekonomisinin ve katılımcı demokratik yönetimin patenti, Batı ülkelerin elinde değildir. Ülkelerin gücü ve başarısı, dayandıkları küresel hukuk ve ahlak ilkelerinden kaynaklanır. Girişim özgürlüğüne dayanan, sağlıklı bir ekonomik yapı olmadan, seçmenlerin seçme ve seçilme eşitliğinden kaynaklanan, güçlü bir demokratik yönetim olmaz.
Vatandaşlarının özgürlüğüyle birlikte eşitliğine önem veren ülkelerde, devlet millete hizmet etmek için vardır. Devletin gücü adalete verdiği önemden kaynaklanır.
Devleti kutsallaştıranlar, devletin kutsal gücü altında ezilmekten kurtulamazlar. Ülkelerde demokrasi milletin, millet barışın güvencesidir.
Millet devlet için değil, devlet millet için vardır. Milletsiz devlet, devletsiz millet olmaz. Milletini seven devlet güçlü olur.