
İkibinli yılların başında,San Fransisco’dan Kuala Lumpur’a, Bursa’dan Banglahore’a kadar, dünyanın pek çok şehirinde, tarım, sanayi ve bilgi toplumları, birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde, yanyana yaşamaktadırlar. Bilgi toplumlarındaki gelişmelerle, tarım ve sanayi kuruluşları, yeni boyutlar kazandılar. Kuruluşlarda ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin zenginleştirilmesinde, bilgisayarlar insanların gören gözleri, tutan elleri, yürüyen ayakları olmuştur.
Yeni yüzyılda her alanda insan kaynakları, sermaye başta olmak üzere, bütün kaynaklardan çok daha önemli, çok daha büyük bir güç kazanmıştır. İster tarım, ister sanayi, ister bilgi toplumu kuruluşu olsun, bütün kuruluşlarda üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, satışların artırılmasında, kalitenin geliştirilmesinde ve rekabet üstünlüğü kazanılmasında, çalışanlar arasındaki güçbirliği, başka kaynaklar tarafından yerine getirilmesi, mümkün olmayan bir işlev yüklenmiştir.
Bilgisayarlarla güçlerine güç katan insanlar, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatta, geçmiş yıllarda benzeri görülmeyen, köklü dönüşümlerin sürükleyici güçleri olmaktadırlar. Dünyada her kuruluş gücünü, sahip olduğu insan kaynaklarının, düşünce ve eylem birikimlerinden almaktadır. İnsanların fiziksel güçlerinin yerine makinaların, zihinsel güçlerinin yerine de, bilgisayarların geçtiği bilgi toplumlarında, insan kaynaklarının gücünden yararlanmak, hayati bir önem kazanmıştır.
Kuruluşların hem ekonomik, hem kültürel hedeflerine ulaşmalarında, kuram ve uygulama arasındaki uyum ve düzen, değişik kademelerde yer alan insan kaynakları tarafından sağlanır. Kuruluşlarda ürün, hizmet ve bilgi üretimi, insanlar aracılığıyla, insanlar tarafından gerçekleştirildiği için, insanların tutumları ve davranışları, her alanda büyük önem taşımaktadır. Sorunların insanlardan kaynaklandığı, çözümlerinin de insanlarda bulunduğu bilindiği için, insan bilimleri çok önem kazanmıştır.
Kuruluşları güçlü olan ülkelerin, ekonomileri güçlü olur. Kuruluşların güç kazanması, insan kaynaklarının başlattığı, uzun ve zorlu bir yolculuktur. Kuruluşlar tarım, sanayi ve bilgi toplumları arasındaki ürün, hizmet ve bilgi akışında, köprü olma görevini üstlenmişlerdir. Bu yüzden kuruluşlar arasındaki işbirlirliğinin geliştirilmesi, ülkeler arasındaki işbirliğini de geliştirecektir. Üretimde çığır açan kuruluşlar, dünya barışının da en büyük güvencesi olacaklardır.
Kuruluşların hedeflerine ulaşmalarındaki başarıları, çıktıkları yolda karşılaştıkları engelleri aşmada, hem kurum içindeki, hem de kurum dışındaki, insan kaynaklarından yararlanmasını bilmelerine dayanır. Yoculukta insanlığın bilgi ve bilgelik birikimini değerlendirirken, birlikte öğrenirken öğretmek, öğretirken öğrenmek, büyük bir hız ve yoğunluk kazanır. Kuruluşlar dünya kuruluşlarıyla, insanlar kuruluşlarındaki işleriyle bütünleşirler. Onlar başarının peşinden değil, başarı onların peşinden koşar.
İnsanlar kuruluşları, kuruluşlar dünyayı değiştirirler.
İnsansız kuruluş, kuruluşsuz ekonomi olmaz.
Kuruluşlar insanlarla kuruluş olurlar.