Tarihçi El-Makrizî bu topluluk hakkında eserinde Şeyh Adî’nin ölümü ve ölümünden sonrasına dair ilginç bilgiler aktarmaktadır. El-Makrizî’ye göre Şeyh Adî’nin ölümünden sonra sâlikleri ölen şeyhlerini ululaştırdılar. Sâlikleri artık rızkın Allah’tan değil de Şeyh Adî’den olduğuna kanaat getirerek “Şeyh Adî’den gelmeyen rızkı kabul etmeyiz” diyecek kadar ileri gittiler. Hatta Şeyh Adî’nin Allah ile beraber oturarak ekmek ve soğan yediğini iddia ediyorlardı. Beş vakit namazı terk ederek Şeyh Adî’nin onların bu yükümlülüklerini üzerine aldığını etrafa yaydılar. Zinayı dahi reva gördüler. Sâlikleri daha da ileri gidip tarikatın liderliğini elinde tutan Şeyh Hasan’ın soyundan gelen erkeklere Allah’a daha da yakınlaşabilmek için kendi kızlarını sunarak zinayı meşrulaştırdılar. Zira Emîr Ali Beyin Oğlu Emîr Seğîd Beyin daha genç yaşında 7 kadınla evliliği bu davranışın hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama ileriki bölümlerde yapılacaktır.
El-Makrizî bununla ilgili olarak eserinde Şeyh Adî’nin hizmetkârı Hasan Bevab ile ilgili aşağıdaki hikayeyi aktarıyor; Şeyh Adî öleceği vakit Hasan Bevab’tan kalçasını kendi kalçasına dayamasını emretmiş ve böylece kendi neslinin bu davranışıyla Hasan Bevab’a aktardığını söylemiş ve kendi zürriyetini Hasan Bevab’a bahşetmiştir. Böylece topluluk içinde Hasan Bevab’ın nesebine fevkalade ihtimam gösterildi, çünkü liderleri Şeyh Adî evlatsız ölmüştü Adeviyye tarikatına girecek olan mürit kat’î sûretle iradesinden vazgeçip tarikatın malı olmalıydı. R.Frank bu tarikata dair incelemesinde şu ilginç hikayeyi aktarmaktadır; Şeyh Adî’nin 3.halefi olan Şeyh Hasan bir gün Tarahhom adlı bir müridine sorgu melekleri mezarında sana gelip Rabb’inin adını sorduklarında ne cevap vereceğini sormuş, o da “Rabb’imin kim olduğunu Şeyhim Adî size söyleyecektir” diye cevaplamış.
Şeyh Adî’nin ölümünden sonra Yezidîler arasında günümüze kadar gelen bir karmaşık örgütlenme ortaya çıktı. Bu örgütlenme her ne kadar dinî bir özellik taşıyorsa da aslında bir sınıfın bir başka sınıfı sömürmesinden öteye değildi, çünkü bu tarikat bir şirket gibidir ve halen bir çoğunun sadece üretmesi ve azının da sadece tüketmesi üzerine kuruludur. Bu dönemde çalışan ve üreten mürit sınıfı ile tüketen ruhanî sınıfın temelleri atıldı. Bu günümüze kadar devam eden ikili sistem Yezidî inancının tartışılmaz dogmasıdır. Dinî ilişkilerinden eş seçimlerine kadar her şey buna göre düzenlenir.