Yezidîlerin kutsal metinlerinde tabiat üstü söylemlerin dışında İsa Peygamberin gelişinden önce de var olduklarını ama dinlerinin o zamanları Putperestlik olarak bilindiğini aktarır.
Putperestliği kısaca anlatacak olursak Putperestlik zamanın ve mekanın etkisinden dolayı sürekli değiştiği için tam bir tanımını yapmak zordur. Ancak bazı ortak noktalar bulunabilir. Putperestlikte önemli olan mabudun nasıl tahayyül ve kabul edildiğidir; a) Taş, ağaç ve nehir gibi nesneler, b) Güçlü, zarif veya ilginç hayvanlar, c) Dağlar, güneş, ay ve yıldızlar, ç) Tabiatın gücünü yansıtan ateş, rüzgar ve büyük nehirler, d) Kahramanlar, bilgeler veya atalar. Diğer bir tarif; a) Tanrının veya Tanrıların imaj olarak algılanıp kabul edilmesi ve bu şekilde tapınılması, b) Herhangi bir nesne ya da imajın kendisine tapınılmasıdır
İleride görüleceği gibi Yezidîler Samîlerin ve Arîlerin tarihî şahsiyetlerine ihtiramda bulunurken ve hatta bazılarını takdis ederken bazılarını da nefretle anabiliyorlar. Bu Putperestliğin tarifine uygun davranışlara binaen meleklerle (Alt-Tanrılar) bütünleştirdikleri hükümdar veya topluluğun sıradan bir üyesi artık Yezidî kelâmının ve akidesinin ayrılmaz parçası olmuştur. Zira dualarında ve ibadetlerinde hâlâ tarihî şahsiyetlerin mevcut olması inançlarının İslâm ve Hristiyalıktan, ne denli uzak olduğunu gösterir. Buna rağmen Müslüman ve Hıristiyan din araştırmacıları Yezidîleri etkiyebilmek ve nüfuzlarını artırabilmek için kutsal metinleri esas almadılar.
‘Bir çok şeyi tarif etmeye çalışıyorsa da hakikatte hiçbir şeyi tarif edemeyen’ ve Panchreston adı verilen bu tür kavramların içerikleri sürekli değişebildiğinden polemiğe neden olurlar.