Öte yandan Hristiyanlıkta Trithéisme yani üç tanrılık da vardır. Trithéisme Baba-Oğul-Kutsal Ruh’un bir birine üstünlükleri bulunmayan ve eşit güçteki üç ayrı tanrıyı temsil eder. Her ne kadar İskendireyeli din bilimci Arius (280-336) üç tanrılığın Helenlerin çok tanrılığından başka bir şey olmadığını iddia etse de Hristiyanlığı Helen etkisinden kurtarmada pek başarılı olamadı. Kendisinden sonra gelen Aziz Aurelius Augistinus (354-430) Arius’un tersine Hristiyanlığı Helen felsefesiyle ve özellikle Eflatun’un öğretisiyle pekiştirdi. Böylece Helenlerin çok tanrıları Aziz Augistinus sayesinde üç tanrıda sabit kaldı. Bu bağlamda Arîlerin çok tanrılı inanç sisteminin gelişimine bakıldığında çok tanrılıktan tek tanrılığa geçişin kolay olmadığı görülür. Zerdüşt’ün ikiye indirgediği tanrı sayısı (her ne kadar kendi içinde iyi ve kötü olmak üzere iki zıt kuvveti içeriyorsa da) daha sonra ortaya çıkan Sabiîn inancında ön plana çıktı. İnanç sistemindeki azalan tanrı sayısı zamanla tek tanrılığa dönüşmesi beklenirken bir başka Semitik inanç olan Hristiyanlıkta azalmak bir yana tekrar artış gösterdi.
Yezidîliğin köklerinin arandığı coğrafyada bir başka İranlı olan Mani (m.216-276) yarı Hristiyan yarı Zerdüştî esaslara dayanan Manişeizm inancını kurdu. Manişeizm, Musevîlik, Hristiyanlık, Helen felsefesi, eski Babil ve Zerdüşt inançlarını barındırır. Mani evrensel bir din oluşturabilmek için kendinden evvel mevcut bulunan birçok inancın makbul yanlarını alarak Zerdüştlüğü ıslah etmeyi düşündü. Çağının gereklerinden biri olan felsefeyi bunun dışında tutmaya çalışan Mani, madde ile ruhu birbirinden ayırmayıp onun yerine iyilik-kötülük ayrımını işledi. Bu ikiliyi her türlü dünyevî ve uhrevî ihtiyaçlara göre yorumlayabilmesi Manişeizmi daha güçlü bir hale getirdi. İyilik-kötülük ikilisini ‘ışık-karanlık’, ‘Tanrı-Şeytan’ şeklinde tarif ederek farklı topluluklardan sempatizan topladı. Mani’ye göre iyilik ışık, bilim, ruh kısaca Tanrıdır. Kötülük ise karanlık, cehalet, madde yani Şeytandır.
Mani ‘ortak mal’ düşüncesini savunduğu için yoksul halkın desteğini aldı. Mani kendisinin Hristiyanlıktaki Kutsal Ruh olduğunu ve İsa Peygamber tarafından müjdelediğini söyleyerek ilâhî bir kişilik edindi. Ancak Zerdüştîler tarafından düşünceleri tasvip edilmeyen Mani derisi yüzülerek öldürüldü.