Bir Çin atasözü der ki; “Fazla ciddiyet yaşamı kısaltır.” diye. Aslında doğru bir söz. Zira ciddi insan; kültürlü, bilgili, görgülü olan ve hayatı ciddiye alandır. Böyle bir insan ilk önce hassas bir ruha sahip olur. Her şeye dikkat eder; düzen, nizam, intizam ve disiplin onun vazgeçemediği ilkeleridir. Hayatta olmazsa olmazları olan bir yapısı vardır. Prensip sahibidir. Daima toplum içinde yaşadığının bilincinde olarak çevresindeki canlı-cansız tüm varlıklara; hatta tek başına kaldığı durumlarda dahi kendi kendine bile saygısı vardır. Kısacası hayatının her diliminde olması mümkün görülmeyen bir mükemmeliyet arar. Böyle bir mükemmeliyeti doğal olarak yakalayamadığı için kahrolur ve tabiri caizse ömründen bir ömür gider. Bundan dolayı da her zaman için yüzünde bir endişe gözlerinde ise mutsuzluk görülür. Çünkü hayatı ciddiye aldığı için haklı olarak ciddiye alınmayı arzu eder.
Cahil ise tam aksine umursamazdır. Hiçbir şeyi ciddiye almaz, bırakın ciddiye almayı çevresindeki düzensizliğin, nizamsızlığın, disiplinsizliğin ve her türlü karmaşanın farkında bile değildir. Her şeyin iyisi de bir, kötüsü de. Güzeli de bir, çirkin de. Başkaları için büyük önem arz eden bazı şeyler onun için olsa da olur, olmazsa da. Pek doğaldır ki hiçbir şeyi ciddiye almadığı gibi kendisinin de ciddiye alınıp alınmadığı kaygısını hiçbir zaman taşımaz. Hiçbir şey umurunda olmadığı için üzüntü nedir bilmez, strese girmez, dolayısıyla ömründen hiçbir şey eksilmez tam aksine ömrüne ömür katılır. O, her zaman ve her ortamda ciddiyete, derde, kedere ve mutsuzluğa sırtı dönük olarak yaşar.