
Dünya, yaşamın sırlarını çözmeye çalışan herkes için farklı bir anlam taşıyor. Kimisi için bir oyun alanı, kimisi için zorluklar ve mücadelelerle dolu bir yolculuk, kimisi içinse bir geçiş noktasından ibaret. Ancak, tasavvuf edebiyatının derinliklerinden gelen “Dünya iki kapalı handır” sözü, bu geçici dünyanın anlamını en sade ve etkili şekilde özetliyor.
İki kapalı handa geçen bir yolculuk… Biri, doğumun başlangıcı, diğeri ise ölümün son noktası. Aradaki zaman dilimi, yani yaşam, bir geçişten ibarettir. Hayatımız boyunca karşılaştığımız her şey, bu kısa yolculukta birer durak, birer anıdır. Fakat çoğu zaman bu geçici duraklarda kalmaya, “sonsuza kadar” burada olma yanılgısına kapılabiliyoruz.
Dünya, bizlere kalıcıymış gibi görünse de aslında her şey geçici. Kazandığımız başarılar, yaşadığımız acılar, sahip olduğumuz eşyalar ve belki de kurduğumuz ilişkiler… Hepsi birer “yolculuk” parçası. Birçok filozof, bu geçiciliği vurgulamış ve insanı daha derin bir anlam arayışına sevk etmiştir. “Dünya iki kapalı handır” sözü de bunun bir hatırlatmasıdır.
Buradaki “kapalı” ifadesi, dünyanın doğrudan kontrol edilemezliğini ve sınırlı doğasını ifade eder. Bizler bu “handan” geçerken bazen her şeyin sahibiymişiz gibi davranabiliriz, oysa biz sadece bir misafiriz. Kapalı kapılar, aslında her şeyin geçici olduğunu ve hayatın bir noktada sona ereceğini simgeler. Yolculuk başladığı gibi, bir gün sona erer ve sonrasında ne olacağına dair tek bir garanti vardır: Hiçbir şeyin kalıcı olmadığı.
Aşık Veysel’in dediği gibi:
“Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece”
Bu sözler, dünya üzerindeki yolculuğumuzun ne kadar geçici olduğunu en yalın şekilde anlatır. Aynı anda hem doğar hem yürümeye başlarız; gündüzle gece, başlangıçla son arasında bir denge kurarız. Dünya, bu iki kapılı handa, sürekli bir hareket ve geçiştir. Zaman, ne doğumla ne de ölümle sınırlı kalır; her an bir başka kapıya doğru yol alırız.
Ancak bu anlam, bizi karamsarlığa sevk etmek yerine, hayata farklı bir pencereden bakmaya davet eder. Eğer dünya geçici ise, o zaman yaşadığımız anı ne kadar değerli kılabiliriz? Yalnızca maddi dünyada değil, manevi alanda da bir arayışa çıkmalıyız. Zira asıl hedef, bu geçici yolculuktan anlam çıkarabilmek, insanlık yolunda derinleşebilmek ve içsel huzuru bulmaktır.
Bize kalan, bu geçici dünyada nasıl bir iz bırakacağımız, hangi değerleri yaşatacağımız ve yolculuğumuzu nasıl tamamlayacağımızdır. “Dünya iki kapalı handır” sözü, aslında bu kısa ama değerli yolculukta her adımımızın farkında olmamızı sağlayacak bir rehberdir. Bu dünyadaki her an, bir öğreti, bir keşif ve nihayetinde bir hazinedir. Sadece bu bilinci kavrayarak, dünya yolculuğumuzun derin anlamını bulabiliriz.
Geçici olanı anlamak, sonsuza uzanan bir arayışa çıkmaktır.