
Anadolu insanı Yirminci yüzyılda, tarihinde benzeri olmayan bir fırtınalı dönemden geçmiştir. Cumhuriyet döneminde yönetilen kesimden daha çok,yöneten kesimin baskısıyla, Anadolu’da büyük bir başkalaşım yaşanmıştır. Anadolu insanının yüzyıllar içinde oluşan iki dünyalı değerleri bir kenara atılarak, Batı’nın bir dünyalı değerleri benimsetilmeye çalışılmıştır. Toplum büyük bir boşluğa düşme duygusuna kapılmıştır.
Kültürsüzlüğe, değersizliğe en önemlisi haksızlığa, karşı çıkmak aydınların görevidir, edebiyatçıların işidir. Bütün dünyada, haksızlığa karşı çıkanların başında, edebiyatçılar gelir. Edebiyatçılar için, bir insanın haksızlığa uğraması, bütün insanlığın haksızlığa uğramasıdır. Edebiyat bütün insanlığa seslenir, edebiyatçıların sesi bütün insanlığın sesidir. Onlar seslerini, kitaplarla, dergilerle, gazetelerle, televizyon kanallarıyla duyururlar.
Edebiyatçılar bütün aydınları, insanların dertleriyle dertlenmeye, haksızlığa uğrayan insanlarla el ele vermeye, insanları kutsal değerlere saygı göstermeye çağırırlar. Edebiyatçı yoluna çağır- dığı kutsal değerleriyle, edebiyatı ölümsüzleştirir. Hayat gibi, edebiyat da kutsal değerlerin yolunda olmaktır. Kutsal değerleri olmayanların, kalıcı edebiyatları olmaz. Dünyada bir edebiyat, ne kadar kutsal değerlerle yoğurulmuşsa, o kadar kalıcı edebiyat olma niteliği kazanır.
Türkiye’de edebiyat dergileri, kutsal değerlerle bağları koparılan Anadolu insanının, yeniden bin yıllık tarihiyle, bin yıllık edebiyatıyla, yeni ve sağlam köprüler kurmak amacıyla, bir araya gelen edebiyatçıların oluşturdukları ortamlar olmuştur. Bu yüzden, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu,Nurettin Topçu’nun Hareket, Sezai Karakoç’un Diriliş, Nuri Pakdil’in Edebiyat,çok kuruculu Mavera dergilerinin, çevrelerinde toplanan edebiyatçılar, Türkiye’nin Yirminci yüzyılana damgalarını vurmuşlardır.
Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi, edebiyat dergilerinin tarihidir.Onların kurucuları ve yazarları, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde dönüştürücü bir işlev yüklenmişlerdir. Onlar dönemlerinde, ülkelerin edebiyatçılarla yoksullaştırıldıklarına, edebiyatçılarla zenginleştirildiklerine şahit olmuşlardır. Bunun için, edebiyat alanlarındaki eserleri yanında, Ekonomi, Yönetim, Tarih, Sosyoloji gibi, alanlarda da sorgulayıcı çalışmalar yapmışlardır.
Öncü edebiyatçılar eleştirel görüşlerini de, gazetelerde köşe yazarlığı yaparak, ortaya koymuşlardır.Onlar edebiyatın bütün alanların yanında, teknolojinin toplumsal etkilerinden, çevre sorunlarına kadar, her konuya yer vermişlerdir. Edebiyatı medeniyet için, hayatı iman için bilenler,düşüncenin ve eylemin kaynağını, kutsal kültürde aramışlardır. Edebiyatçıların serptikleri tohumlar, devletin çorak topraklarından önce, milletin bereketli topraklarında filizlenirler.
Edebiyatçılar oyları her zaman, yönetenlerden daha çok, yönetilenlerden yana olur.
Edebiyatçıların görevi, ortak aklı zenginleştirerek, devlet aklına katkıda bulunmaktır.
Dünyada toplumların ortak akılları, hiçbir zaman kötülükte birleşmez.