
Bir konuyu etraflıca anlayabilmek için önce ilgi duyulması; sonrasında ise okunanın, görülenin, duyulanın; beyinle kavranması ve kalp ile onaylanması yani bir yerde göz, dil, kulak, beyin ve kalp gibi organların aynı anda bir arada devreye girmesiyle mümkündür. Aslında mucizevî bir yaratık olmasına karşın yine de insanoğlunun aynı zamanda –ne yazık ki- şaşırtıcı bir de işleyişi vardır. Zaman zaman kendi kişiliğimizde tanık olduğumuz üzere; bazen baktığımız hâlde görmeyiz, işitir ama dinlemeyiz, bazen hem işitir hem dinler gel gelelim idrak etmeyiz. Bazen de kendi dilimizle ikrar ettiğimizi yani kendi söylediğimizi de tam anlamıyla o anda kavramayız. Bir konuya yoğunlaşabilmek için; yinelemek gerekirse göz, kulak, dil, beyin ve kalbin eş zamanlı olarak devreye sokulması başka bir deyişle; insanın konuya, hem bedenen hem de ruhen kendini vererek bir yerde odaklanması yani hâkim olmasıdır. Psikolojide bilimsel dille “konsantrasyon” yani “konsantre olma” adı verilen bu durum; “dikkat kontrolü, dikkat toplaşımı, algı, algılama” veyahut “yoğunlaşma” anlamlarına gelir. Aksi takdirde okunanlar, görülenler, işitilenler veya söylenenler havada kalacaktır.
Birçoğumuz şuna muhakkak ki tanık olmuşuzdur. Geçmiş bir zamanda dinlediğimiz herhangi bir söz, okuduğumuz metin, gösterilmiş herhangi bir yöntem veya verilmiş bir öğüdü ya da öğretiyi, o gün için idrak etmeden ama kuzu kuzu görmüş, işitmiş veya okumuşsuzdur. Aradan geçen zaman içerisinde ya bir olay sonucunda ya da durup dururken hatırlamış, üzerinde düşünmüş, kalben onaylamış ve bunun da hemen akabinde kendi kendimize âdeta sitem edercesine:
“ Eyvah… Eyvah! Vakti-zamanında söylenmiş veya herhangi bir yolla öğretilmiş olanı; meğerse bugün daha iyi anlayabiliyorum!” diyerek geç idrak edişimize hep hayıflanmışızdır.
Oysaki okunan bir metni, görüleni, söyleneni, anlatıyı, öğretiyi veya öğüdü anında idrak etmek yani kavramak o kadar da zorca bir şey olmazsa gerek. Bu bir istek meselesidir. Unutmayalım ki beyin de kalp de bizde; göz, dil, kulak da bizdedir. Her şey bize bağlı, ilgi duyabilmek ve kontrol da tamamen elimizdedir. O hâlde anlayamıyoruz, öğrenemiyoruz, bir türlü kafamız almıyor- basmıyor ve benzeri gibi bunca bahane de neyin nesi oluyor Allah aşkına? Bütün mesele; konunun ilgilisi olmak, çok iyi düşünmek ve düşündüklerimizi kalbimizle onaylamaktır. Başka bir deyişle; o anda dış dünya ile irtibatımızı koparmak ve iç dünyamıza çekilerek kendi kendimizle baş başa kalma olayıdır.