
Mardin, taşların ve tarihin arasında kaybolmuş bir şehir. Her köşe başı, geçmişin izlerini taşıyor. Burada, sadece taş duvarlar değil, aynı zamanda zamanın nasıl şekillendirdiği de hissediliyor. Ancak Mardin’in sunduğu en büyük sır, belki de gözlerden uzak, yeraltında gizlenen bir sırrı: Şehir, yeraltındaki su yolları ve depolarıyla binlerce yıl önce sürdürülebilir bir yaşam kurmayı başarmış. Bu sır, Mardin’in tarihi kimliğiyle özdeşleşmiş olsa da, bana göre bu keşif, bugünün dünyasına dair çok önemli bir ders veriyor.
Mardin’deki taş evler, bazen sadece birer yapıyı değil, şehri hayatta tutan birer yaşam kaynağını da barındırır. Bu evlerin yeraltındaki su sarnıçları, yıllar boyu kurak iklimlere meydan okumuş ve Mardin halkını hayatta tutmuş. Hangi duvarın ne zaman inşa edildiğini, hangi taşın hangi yılda yerleştirildiğini tam olarak bilmesem de, bu sarnıçların şehri nasıl koruduğunu ve suyun burada nasıl bir stratejik rol oynadığını her adımda hissediyorum.

Özellikle Dara Antik Kenti’ndeki yeraltı su yollarını ziyaret ederken, zamanın ötesine geçmek gibi bir duyguya kapıldım. Roma döneminden kalan bu yapılar, sadece suyun nasıl yönetildiğini değil, aynı zamanda suyun yaşamın kendisi olduğunu bana hatırlattı. Bir zamanlar bu su yollarının, sadece yaşam kaynağı değil, aynı zamanda bir savunma stratejisi olarak kullanıldığını düşündüm. Ne kadar da benziyor değil mi, bugün su krizlerinin dünya çapında bir güvenlik sorunu haline gelmesiyle? Mardin’deki bu su yolları, bana eski bilgilerin günümüz için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Yeraltı su depolarının halk arasında anlatılan efsaneleri var. Her biri, bir zamanlar bu su yollarının nasıl yapıldığına dair halk arasında dolaşan farklı hikayeleri anlatıyor. Kimisi, bu sarnıçların birer sığınak olduğunu, kimisi de suyun sadece içme amacıyla değil, yaşamı sürdürebilmek için bir araç olarak kullanıldığını söylüyor. Bu efsaneler, bana suyun sadece bir madde değil, bir yaşam kaynağı olduğuna dair derin bir anlayış kazandırdı.
Bugünün dünyasında, suya dair yaşadığımız krizlerin ardında bu eski sistemlerden alabileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum. Mardin’in bu gizli su yolları, geçmişin bilgisiyle modern dünyanın su krizlerine nasıl çözüm önerileri sunabileceğine dair ilham veriyor. Eğer biz de bu geçmiş bilgileri, çağdaş su yönetim teknikleriyle harmanlayabilirsek, sadece Mardin’de değil, tüm dünyada suyu koruma ve yönetme konusunda büyük bir adım atmış oluruz.
Dolayısıyla, Mardin’in tarihsel su yapıları, yalnızca geçmişin bir parçası değil, aynı zamanda geleceğimiz için önemli bir rehber. Geçmişin bilgisi, geleceğin sürdürülebilir su yönetimi için bir anahtar olabilir. Mardin, sadece tarihini değil, aynı zamanda geleceği de geçmişin bilgileriyle şekillendiren bir şehir olarak, tüm dünyaya büyük bir mesaj veriyor: Su, sadece bir kaynak değil, insanlığın hayatta kalabilmesi için taşıdığı bir umut ve yaşamın’ta kendisidir.
“Su, hem geçmişin hem de geleceğin kalbinde atar; doğru yönetilmesi, hayatın sürekliliğini sağlar.”