
6 Şubat, Türkiye tarihinin en acı günlerinden birini yaşadığımız bir tarihti. O gün, milyonlarca insanın hayatı bir anda değişti. Yıkım, kayıplar, korku… Ancak, o günün bir başka gerçeği de vardı: Birbirimize olan bağlılık, dayanışma ve yardımseverlik. Bu büyük felaketin ardından gösterilen insani dayanışma, yaşadığımız acıyı bir nebze de olsa hafifletti ve bizi ayakta tutan en güçlü kuvvet oldu.
Adı/yamanlı, Halil İbrahim Yetim Hoca ve arkadaşları olarak, bu dayanışmanın bir parçası olduk. Ne yazık ki, bu tür felaketlerde karamsarlığa kapılmak kolay olsa da, Halil İbrahim Hoca ve diğer gönüllüler, iyiliğin ve insanlığın dimdik ayakta durabileceğini gösterdi. Onlar, yalnızca kendi şehrinden değil, tüm Türkiye’den yardımlar almak için seferber oldular. AFAD, Kızılay ve daha birçok sivil toplum kuruluşuyla birlikte, “biz” olmanın gücünü tüm dünyaya gösterdiler.
O gün, “ben” ve “sen” diye bir şey yoktu. “O” da yoktu, “biz” vardık. Herkes, elini taşın altına koydu, dahası dağların altına koydu. Gerçekten de, tek yürek olup, bir arada olmak, felaketten sonra ayağa kalkmanın ilk adımıydı. Kimse “ben” demedi, herkes “biz” dedi. Bu dayanışma, gerçek anlamda bir halk hareketine dönüştü. İhtiyaç sahiplerinin yanında, yaraların sarılmasında, yıkılan şehirlerin yeniden inşasında hep birlikteydik.
İnsanlık, en zor anlarda kendini bulur. Depremin acılarını paylaşırken, bir yandan da sevgi, destek ve umut sunmak, bu felakette bizi güçlü kıldı. Bu dayanışma, sadece bir yardım süreci değil, aynı zamanda bir insanlık dersi oldu. O gün, Mardin’den Türkiye’nin dört bir yanına uzanan bu yardım ağı, bizleri birbirimize yakınlaştırdı. AFAD, Kızılay ve diğer tüm STK’lar, gece gündüz demeden çalıştı, ama bunun yanı sıra herkesin gönlünden gelen yardım da çok değerliydi. O gün, “ben”in ötesinde bir “biz” olmak, bu felaketten hayatta kalmamızın bir garantisi gibiydi.
Bizler, bir insanın acısını sadece ondan almakla kalmadık, tüm toplum olarak bu acıyı paylaşmayı, onunla birlikte taşımayı da öğrendik. 6 Şubat’ta kaybettiklerimizin acısı, hala içimizde. Ancak, o acıyla birlikte öğrendiklerimiz ve gösterdiğimiz dayanışma, bizi daha güçlü kıldı. Hep birlikte, birer insanlık taşıyıcısı olduk.
Her bir gönüllü, her bir yardım gönderen kişi, her bir uzatılan el, bu dayanışmanın bir parçasıydı. Hepimizin hikayesi birbirine bağlıydı. Halil İbrahim Yetim Hoca ve arkadaşları gibi, insanların hayatlarını iyileştirmeye çalışan, yaralarını sarmaya çalışan herkes, bu felakette “biz” olmayı başardı. O gün, yalnızca bir afetle karşı karşıya kalmadık, aynı zamanda insanlığımızla yeniden tanıştık.
Sonuç olarak, 6 Şubat sadece bir felaketin değil, aslında bir ulusun yeniden doğuşunun da tarihi oldu. Bir arada olmanın, yardımlaşmanın ve dayanışmanın gücünü gördük. “Ben” ve “sen” yoktu, “biz” vardık. İşte bizi biz yapan da budur. Yıkılan her binanın arasında, birbirimize olan inancımız yeniden inşa oldu.