Yirminci yüzyıl hem Batı, hem de İslam dünyası için savaş yüzyılı oldu. Avrupa bir yandan kendi içinde, bir yandan da işgal ettiği İslam ülkeleriyle savaştı. İki büyük “Dünya Savaşı” Avrupalı sömürge imparatorluklarının sonu oldu. Fransızlar Cezayir’den, İngilizler Hint kıtasından çekilmek zorunda kaldılar. Yüzyılın sonunda Avrupa’lılar Asya’dan ve Afrika’dan bütünüyle çekildiler.
Yirmi birinci yüzyılın başında, Avrupa’nın birbiriyle savaşan ülkeleri, uzun bir süreç sonunda da olsa, uluslararası bir birlik şemsiyesi altında birleşmeyi başardılar. Aslında Avrupa’yı Alman ve Rus yayılmacılığına karşı Amerika korudu. İngiltere’den bağımsız Amerika’nın kuruluşu, Avrupa’nın kurtuluşu oldu. Ayrıca “Amerika Birleşik Devletleri” aynı zamanda “Avrupa Birleşik Devletleri”nin modeli de oldu.
Yirmi birinci yüzyılda özellikle Avrupa’da ve Amerika’da artık savaş olmayacak sanılıyordu. Batı ülkelerinde sınırların bütünüyle ortadan kalktığı bir dönemde, dünya kendini yeniden onbinlerce masum insanın öldüğü yeni savaşların içinde buldu. İletişimdeki gelişmeler dünyayı “Tek ülke”ye dönüştürmüştü. Artık silaha, “Uluslararası Hukuk”la karşı konulacaktı. Ancak olmadı. Bir saldırıya yine silahla cevap verildi.
New York’a “11 Eylül 2001″de yapılan intihar saldırısı bir savaş değil, çok planlı bir biçimde işlenmiş toplu bir cinayetti. Bu saldırı, bir ülkenin savaş şartlarında yaptığı bir karşı koymadan daha çok toplu bir yoketme eylemiydi. Bütün dünya bu saldırıyı böyle yorumladı. Çünkü saldırının arkasında açıkça görülen bir devlet yoktu. Ancak Amerika’nın “Şahin” politikasını benimsemiş yöneticileri, saldırıyı bir savaş sebebi saydılar, bütün İslam dünyasını bir savaş alanına çevirdiler. .
Amerika’nın saldırıyı bir savaş sebebi olarak görmesi, Batı dünyasının Afganistan’a savaş açmasına yol açtı. Oysa saldırı uluslararası bir cinayetti. Böyle bir cinayetin cezası da silahlı dünya ordularıyla değil, uluslararası mahkemelerle verilmeliydi. Uluslararası hukukun yerine, uluslararası ordular geçerse, bütün uluslar büyük zarar görürler. Afganistan’da da savaşa taraf olan büyük ya da küçük bütün ülkeler büyük zarar gördüler. İntihar saldırısının bedelini başta Amerika olmak üzere, bütün ülkeler çok pahalı ödedi.
Dünyanın önde gelen bilgin ve bilgeleri, barışın dışarıda değil içeride aranması gerektiğinin üzerinde önemle dururlar. Çünkü savaş demek, ölüm demektir. Günahsız insanların öldürülmesi de, bütün insanlığın öldürülmesidir.Irak’ta,Suriye’de, Afganistan’da
Yemen’de, Filistin’de askerlerden daha çok çocuklar ölüyor.
Benjamin Franklin’in dediği gibi: “Hiçbir zaman iyi bir savaş ve
hiçbir zaman da kötü bir barış olmamıştır.” Artık bütün dünyada,
herkes yorulma bilmez, barışçı olmak zorundadır.
Silahlanmaya yapılan yatırımlardan daha fazlası silahsızlanmaya yapılmalıdır. Savaş isteyenlerle barış isteyenler hiçbir zaman bir olmazlar. Barış dönemlerinin eşsiz mimarları büyük bilgelerdir.
Tarihin her döneminde bilgelerin görevi uyarıcı olmaktır.Her bilge insanlığın yolunu aydınlatan bir kandildir. Bilgelerin ışık saçan kandilleri hiç sönmez.
Bilgelerin pazarında barış alınır barış satılır. Bilgeler pazarında barışı barışla tartarlar. Bilgelerin terazisinde savaşa yer yoktur.