
Suriyeliler Esad’ın devrilmesi ile yurtlarına geri dönmeye başladı. 13 yıl sonra çoğu yeri harabe olmuş yurtlarına geri dönüyorlar. Onlar için bu hiç de kolay olmayacak. Rabbim, çekilmiş bunca acı ve zorluklardan sonra kendi ülkelerinde özgür bir şekilde insanca yaşamayı nasip etsin.
Ya biz, biz ne yapacağız?
Suriyeliler gidince yıkık dökük ahır gibi evleri böyle fahiş fiyatlarla kimlere kiraya vereceğiz?
Peki ya inşaatların hali ne olacak?
Çoğu yerde karın tokluğuna çalıştırdığımız Suriyelilerin yerine kimleri bulup da çalıştıracağız?
Ya oteller, lokantalar ne yapacak?
Sabahtan gece yarısına kadar 3-5 kuruşa çalıştırdığı Suriyeli kadınların yerine kim yapacak bu kadar işi?
Biz ev hanımlarının hali de harap, böyle üç beş kuruşa nereden temizlikçi bulacağız?
Çoğu insan çocuğunun cebine harçlık olarak verdiği parayı bu insanlara bütün gün çalıştırma karşılığı verince gözlerine geliyordu. Bu insanların da çoluk çocuğunun olduğunu ev geçindirmek zorunda olduğunu bildikleri halde…
Maalesef onlar burada çoğu zaman bizden merhamet değil zulüm gördüler. Ama gidecek kapıları yoktu susup sineye çektiler. Hem başka şansları da yoktu…
Tabii ki diğer kesimi de es geçmeyelim. Bu kesim de onları kardeş görüp elinden geldiğince destek vermeye çalışan, çorbasını kardeşiyle paylaşan kesim… Allah onlardan razı olsun.
Yaptığımız iş gereği Suriyeli kardeşlerimizle sık sık görüştüğümüzden özellikle son zamanlarda gözlerimle şahit olduğum ve kulaklarımla duyduğum zulümlerden dolayı artık dayanamıyor onlarla gözyaşı döküyordum. Kendi adımıza üzülüyor bu durum karşısında ne yapılabilir bilemiyordum. Bu kadar bencilleşmiş, Müslümanım dediğimiz halde bu kadar İslam’dan uzaklaşmış onlara karşı tutumumuzun İslam’la hiç alakası olmayacak kadar zalimce olduğunu…
Daha yazacak çok şey var da bu kadarıyla yetineyim.
Biz ne ara bu hale geldik.
Bir de Resulullah’ın ümmeti olmakla övünüp duruyoruz. Resulullah’la bu kadar tezat düşmüşken ümmetinden olma ihtimali yüzde kaç?
Bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir konu…
Bugün uzuvlarımızı, dilimizi ve kelimeleri dilediğimiz gibi kullanıp kendimizi yüceltebiliriz. Ama bir de bunun öbür tarafı var…
Kıyamet günü Hakimi Allah olan mahkeme kurulduğunda uzuvlarımız da yani ellerimiz de dilimiz de hatta derimiz de bizim aleyhimize şahitlik yapacak işte o gün halimiz ne olacak hiç düşündük mü?
Birkaç gündür haberlerde izlediğimiz Suriyelilerle yapılan röportajlar var. Kadını erkeği genci hatta çocuğu Türkiye’ye minnettar olduklarını dile getiriyorlar. Yine onlar bizden iyi çıktılar.
Çoğu insanın ağzında sakız olmuştu, gelmeseydiler ülkelerinde kalıp savaşsaydılar diye, yapılan zulümlerin haddi hesabı yok biz haberlerde bir kısmını görüp duydukça kendimizden geçiyor, insanlığımızdan utanıyoruz.
Şimdi kendimize dönüp iç muhasebemizi yapalım;
Dönüp bir daha mı baksak Rabbimizin bize gönderdiği ilahi hitaba!..
Müslümanlığımızı ona sorunca acaba kaçta kaç Müslüman çıkacağız? Müslümanlık sadece oruç tutup, namaz kılmak, senede bir 40\1 zekat vermek, ömründe bir kere de hacca gitmek midir gerçekten?
Yoksa diğer ayetleri görmezden mi geliyoruz? İşimize öyle mi geliyor? Daha nefes alabiliyorken kendimize gelme vaktimiz varken!
Ne dersiniz?