
Üretim kitaplarında teknoloji, derlenen, düzenlenen, geliştirilen bilgilerin, ekonomik ve kültürel hayata kazandırılması olarak tanımlanır. Teknoloji, insanların çevrelerini değiştirme yolunda, yararlandıkları bilgileri kapsar. Bu yüzden her dönemin kendine özgü bir teknolojisi olur. Birinci Sanayi Devrimi’nin ürünü olan buhar makinasının bulunmasına kadar, teknoloji uzun bir dönemde, çok yavaş bir gelişme gösterir.
İnsanın yerine makinaların geçmesiyle başlayan, üretimde hızlı bir makinalaşmaya yol açan Sanayi Devrimi, kısa dönemde hızla gelişerek, her alanda üretimi kat kat artırır. İngiltere’de başlayan sanayileşmeyle, bütün Avrupa ülkeleri, büyük bir üretim gücü kazanarak, Afrika’nın ve Asya’nın doğal kaynaklarını yağmalamada birbirleriyle kıran kırana yarışırlar.
Sanayileşme Avrupa in ekonomik, siyasal, kültürel hayatında köklü dönüşümlere yol açar.Buhar Makina’sının bulunmasıyla, büyük bir hız kazanan teknolojik gelişmeler, Temel ve Uygulamalı Bilim’lerin ana konuları olurlar. Teknoloji Mühendislik Bilim’lerinde yapılan, araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla, büyük bir hızla gelişerek, hayatı hem kolaylaştıran, hem zorlaştıran karmaşık bir yapı kazanır.
Birinci Sanayi Devrimi üretimi, İkincisi ulaşımı, iletişimi, bilgilerin saklanmasını, değerlendirilmesini ve yorumlanmasını makinalaştırır. Birincisinde insanların bedensel, İkincisinde zihinsel güçlerinin yerini makinalar alır. Her alanda makinalarla iç içe bir hayat başlar. Üçüncü Sanayi Devrimi’yle bilgisayarlarla birlikte, robotlar üretimin ve yönetimin, vazgeçilmez teknolojik araçlarını oluştururlar.
Üretimin ve yönetimin yeni boyutlar kazandığı bir yüzyılda, insansız teknoloji, teknolojisiz insan olmaz. Ancak insan teknolojinin değil, teknoloji insanın eseridir. Her kültürün kendine özgü bir teknolojisi olur. Teknolojinin olumlu yanları gibi, olumsuz yanları da, teknolojiden yararlanan insanlardan kaynaklanır. İnsan neyi arıyorsa, aradığını geliştirdiği teknolojide bulur. İnsanlar geliştirdikleri teknolojiyle dönüştürücü güç kazanırlar.
Teknolojinin yapıcı ve yıkıcı gücü, teknolojiyi geliştiren, teknolojiden yararlanan insanlardan kaynaklanır. “ Benden sonrası tufan” ve “Cehennem başkalarıdır” diyenlerin elinde, teknoloji Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılan, yüz binlerce insanı öldüren, dehşet verici atom bombası olur. “Cennet biziz, bal ve süt akan nehirler bizdedir” diyenlerin elinde, teknoloji hayatı kolaylaştıran, dünyayı güzelleştiren yararlı araçlara dönüşür. Teknoloji dost ellerde yaşatıcı, düşman ellerde öldürücü yanlarını gösterir.
“Man and Technics: A Contribution to a Philosphy of Life” kitabının yazarı, medeniyet tarihçisi Oswald Spengler’in nitelendirmesiyle, dünyada insanlar ormanlarda yaşayan, yırtıcı hayvanlara benzerler. Yeryüzünü kirleterek, hayvanları öldürerek, kaynakları tüketerek, varlıklarını sürdürmeye çalışırlar. Hayvanların da teknolojileri olur. Ancak onların teknolojileri doğaldır, sonradan kazanılmaz ve geliştirilmez, doğuşta nasılsa öyle devam eder.
İnsanların teknolojileri, dinamik bir yapı gösterirler, buluşlara ve yeniliklere dayalı olarak sürekli geliştirilirler. Hiçbir zaman teknoloji, bulunduğu yerde durmaz, sınır tanımadan gelişir, geliştikçe etkilerini artırır. Doğu’da Batı’da bütün insanların, gözlerini kamaştıran teknoloji, Macbeth gibi güç tutkunu, otokrat yöneticilerin elinde, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Ukrayna’da, ölüm saçan, dehşet verici silahlara dönüşür.