Bir büyüğümle oturmuş şuradan-buradan söyleşirken söz arasında bana kendisini etkileyen bir olayı anlatmıştı da aklımda kaldığı kadarıyla şöyleydi. Geçmiş zamanın birinde mağdur edildiğini düşünen bir kişi, kendisini mağdur edeni öldüreceğine dair bin-bir yemin etmişti. Bunda da kesinlikle kararlıymış. Bu amaçla bir gece herkesin uykuda olduğu bir saatte silahını kuşanıp husumetlisinin evine gitmiş ve bir kedi sessizliğiyle içeriye sızmıştı. Ancak husumetlisini küçük çocuğuyla yan yana kucak kucağa uyur hâlde bulunca ahdini de vadini de bir anda unutup elini kana bulamadan usulca oradan ayrılmak zorunda kalmıştı. Evet, sırf o çocuğun hatırına yeminini bozmuş ve kim bilir ne zamandan beridir birikmiş bir kinle planladığı intikamını almaktan böylece vazgeçmişti. Çünkü insanlık da akıllılık da vicdan da yiğitlik de mertlik de terbiye de bunu gerektiriyormuş da ondan.
Sonra kendi kendime şöyle düşünmeye başladım. Peki, ya şimdilik öyle midir? Doğrusunu isterseniz öyle değildir! Zira günümüzde tren raydan çıkmış; yani sergilenen rezaletler tam da bunun aksini okuyor, öyle ya! Engelliymiş, yanında eşi olmuş, yaşlıymış, arabada çocuk varmış, yanında hastası bulunuyormuş, bebeği kucağındaymış, ameliyatlıymış dinleyen kim? -İşte kollanan fırsatın ayağa geldiği an(!)- Aman Yarabb’im bir hengâme, bir vaveyla, galiz küfürler, hakaretler, sen beni tanıyor musunlar? Henüz gün yüzü görmemiş külhanbeyi ağzı tabirler arasında bir de pervasızca saldırılar başlar. Hem de “beklenen o gün tam da bugündür!” misali. Ardı ardına tekmelerin ve yumrukların biri iniyor biri kalkıyor. Üst üste tepinmeler ve daha da vahim olanı aracın zulasından çıkarılan yaralayıcı ve ateşli silahlar; aman Allah’ım! Ortalık bir anda âdeta savaş alanına dönmüştür artık. Peki, işin özü neymiş?
“Efendim, trafikte yol vermemiş de önünü kesmiş de kendisini korna ile uyarmış da selektör yapmış da ya da ne bileyim yan bakmış da sporda karşı tarafın takımını tutuyormuş da veya komşusunun çocukları gürültü ederek kendisini rahatsız etmiş de ve benzeri gibi entipüften gerekçeler işte.” Şimdi anladınız mı gerçek meseleyi, ne kadar büyükmüş de meğerse biz anlayamamışız (!)
Oysaki habbeyi kubbe yapmadan basitçe bir özür dilemeyle birkaç dakikada geçiştirilmesi mümkünken olay nerelerden nerelere taşınmış ve kim bilir belki de taraflar için uzunca bir süreye yayılacak ve derin izler bırakacak olan bir facia ve acıyla sonuçlanmıştır.
Hiç kimse alınmasın ama günümüzde; aklın, merhametin, vicdanın, hoşgörünün, sevginin, saygının, yiğitliğin, mertliğin, uygarlığın, terbiyenin, sosyal kuralların ve kısacası tüm bunların âdeta kısaltılmış şifresi olan “insanlığın” ne yazık ki ayaklar altına alındığı ve yerlerde yüzüstü sürüm sürüm süründüğünün gerçek resmi de işte budur. Tren raydan çıkmış vesselam!