
Dünyanın hiçbir yerinde kültürler, bulundukları yerde durmazlar. Kültürler de nehirler gibi akarlar. ”Herşey akar”, toplumlar, tarihler, düşünceler ve kültürler. Necip Fazıl”ın vurguladığı gibi: ”Oluklar çift”, birinden kutsal kültürler akar, diğerinden seküler kültürler. Geçmişten geleceğe olan bu akışta, kültürler birbirleriyle hem yarışırlar, hem de çatışırlar. Ekonomik, toplumsal ve siyasal canlılık, kültürlerin çatışmasından kaynaklanır.
Hayatın her alanında, nasıl herşey karşıtlarıyla bir arada bulunursa, kültürler de zıtlarıyla bir arada bulunurlar. Gündüzün geceye muhtaç olması gibi, kutsal kültür de seküler kültüre muhtaçtır. Farklı kültürlerin yan yana bulunmadığı toplumlarda, hiçbir alanda gelişme olamaz. Kültürler birbirleriyle yarışarak zenginleşirler, zenginleşerek yarışırlar. Kapılarını başka kültürlere kapayan bir kültür, yeni açılımların, yeni atılımların öncüsü olamaz.
Son iki yüzyılda, kutsal kültür, düşünce ve eylem alanında, seküler kültür karşısındaki üstünlüğünü yitirdi. Kutsal kültür, dünyadaki bilimsel ve teknolojik değişimlere öncülük yapamadı. Her ülke, İbn Haldun”un ”mağluplar galipleri taklit ederler” kuralına dört elle sarılarak, dünyanın geleceğini kutsal kültürde değil, seküler kültürde aradı. Sekülerleşme, Türkiye gibi, bütün ülkelerin gündeminde, ilk sırada yer aldı. Dünyada ekonomik gelişme ile sekülerleşme özdeşleştirildi.
Kültürlerin harman olduğu kare dünyada, toplumlar düşünceleriyle nehirlere, eylemleriyel göllere benzerler. Düşünceler zenginleştirdikleri eylemlere göller beslendikleri nehirlere göre büyürler. Kültürler düşünceler ile eylemleri altın oranda bütünleştirerek, gelişmenin sürükleyici gücü olurlar. Kültürlerin dünyayı dönüştürmedeki başarıları, görünen dünya ile görünmeyen dünyayı, yaşanabilir hayatın, bir birinden ayrılmaz iki yüzü olarak görmelerinden kaynaklanır.
Krizlerin üstesinden gelmek için, bütün dünyanın ihtiyacı olan kutsal kültürün gücü, iki dünyayı birbirinden ayırmadan, her ikisine de aynı değer vermesinden gelir. Kutsal kültür, seküler kültür saatinin zembereği ve dünya barışının güvencesidir. Kutsal kültür, seküler kültür üzerindeki ağırlığını ve denetimini getirirse, dünya zembereğinden boşalmış bir saat gibi, hızlanır doğru zamanı gösterme gücünü yitirir, yolunu ve yönünü şaşırır.
Bütünüyle seküler kültüre odaklanan dünya, üretici gücünü yitirdi, yönünü şaşırdı ve yolunu kaybetti. Yirmibirinci yüzyıl, kutsal kültüre dönüş yüzyılı olacak. Seküler kültür yalnızca Moskova”da değil, Ankara başta olmak üzere bütün dünya başkentinde öldü. Her ülke kendi kutsal kültürünün ana kaynaklarına dönüyor.Kutsal kültür bir değerler bütünüdür, insanlığın geleceğini uçlarda aramaz, ancak uçları içselleştirmesini bilir.
Kutsal kültür iki dünyanın, hem eli hem dilidir.
Geçmiş geleceğe kutsal kültürle taşınır.
Kutsal kültür bulanmadan akar.