
Gaddarın ve zalimin büyüğü, çevresinde gördüğü her şeye durup dururken zarar verendir. Zira bu tür insanlar; her şeye sataşırlar. Öyle ki; ne havada uçan kuşu, ne yerdeki karıncayı ne dalındaki çiçeği, ne üzerindeki böceği af ederler. İnsanın hizmetine sunulan her şeyi yok etmeyi sanki kendilerine amaç edinmişlerdir. Kişisel zevk ve çıkarları uğruna doğaya ve doğadaki her şeyi de yok etmekten çekinmezler. Kısacası güçlerinin yettiği ve çevrelerinde gördükleri her şeye zarar verdikten sonradır ki ancak rahatlayabiliyorlar bu ruh hastaları. Peki, neden? Çünkü aile terbiyesinin üç ana kuralı olan günah, ayıp ve yasak kavramlarını, ilk mektep sayılan ailelerinden öğrenmemişler de ondan. İşte bunların toplum içinde tehlikeli ve zararlı oluşları da sırf bu yüzdendir ya!
Ama her zehrin panzehri olduğu gibi yıkıcı olan bu tür zihniyetlerin karşıtları da vardır elbette. Dünyamızın dengesini koruyan ve yaşamın kendi rayı üzerinde rahat bir şekilde seyrini sağlayan aynı zamanda yapıcı olarak da adlandırabileceğimiz bu kişiler; kırılıp döküleni toplamayı, dağıtılanı bir araya getirmeyi, yıkılıp tahrip edileni onarmayı, kirletileni temizlemeyi, eksileni tamamlamayı kendileri için hedef, ödev ve kutsal bir görev olarak saymışlardır. Çünkü bunlar aileden iyi terbiye almış, günah, ayıp ve yasak kavramlarını içlerine sindirmiş dolayısıyla ruhen sağlıklı insanlardır. Hayatları da kötülerle mücadele hâlinde geçmektedir. Bu da demek oluyor ki; kimi bozmaya, kimi yapamaya, kimi yıkmaya, kimi kurmaya, kimi gülistanı bataklığa, kimi bataklığı gülistana çevirmeye çalışan, iyi insanlarla kötü insanların mücadelesidir. Hatta şöyle de denilebilir; bu mücadele, dünyanın dengesini bozmaya çalışan yıkıcılarla tam aksine dünyayı dengede tutmaya çalışan yapıcıların amansız kavgasıdır.
Yalnız burada gerçek olan bir şey daha vardır ki; o da dünyanın çarkını döndürmeye çalışanlarla, bu çarka çomak sokup durdurmaya çalışanların sürekli ve amansız olan bu mücadeleleri, dünyanın ilk kurulduğu günden günümüze kadar devam ettiği ve dünya durdukça da devam edeceğidir. Onun için zaman zaman düşünmeden edemiyorum; acaba bu, insanlara biçilmiş bir rol müdür? Diye. Bu düşüncelerimin de hemen ardından; iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmede kullansın diye Yüce Allah tarafından mükemmel bir beyinle donatılan insanoğlu için bir sınama biçimi olduğu sonucuna varıyorum.