
İnsan yetiştirmek öyle sanıldığı gibi kolay ve basit bir iş değildir. Bu, ağaç yetiştirme işine benzemez. Aklımıza gelen ve gelmeyen çok hassas noktaları vardır. Herkesin bildiği gibi insan, yalnız et ile kemikten oluşmadığı gibi her insanın da kendine özgü duygu, düşünce, kapasite ve mantıksal özellikleriyle, hayata dair farklı bakış açıları vardır.
İnsan, henüz tam olarak keşfedilememiş esrarengiz bir yaratık, başlı başına karmakarışık bir dünyadır. Bundan dolayıdır ki; bütün ahlâk kuralları, dini emirler, yasalar insanın ruhuna hitap eder. Bütün bunların hepsi, ruhu azgın olmaya yatkın olan insanı kötülük yapmaktan caydırmak; caymadığı takdirde de cezalandırmak içindir. Öyle ki Cennet ve Cehennem bile bu amaçla Yüce Allah tarafından var edilmiştir.
Çevremizde kişilikleri farklı farklı insanlarla karılaşırız. Kişilikleri ne olursa olsun her insan, yetiştirilme tarzının eseridir diyoruz, çünkü her insan, doğduğu zaman, belirli bir yaşa gelinceye kadar tüm insanlar, yasalar ve din kuralları da onu masum yani günahsız sayarlar. O hâlde insanı doğuran, yoğuran ona şekil veren; ebeveynler, çevre, öğretmenler ve benzeri yetiştiricilerdir. İnsan karakterinin şekillenmesinde en çok bunlar rol oynarlar. Çocuk, hangisinin etki alanına daha önce girerse veya başka bir deyişle; hangi alanın çocuk üzerindeki etkileme gücü daha ağır basarsa, çocuğun yetiştirilme tarzında da onun damgası ve izi olur.
Ebeveynler evladını iyi yetiştirebilir ama daha baskın olan başka etkenler çocuğu bozabilir. Aynı şekilde anne veya baba çocuğu yarım yamalak yetiştirebilir daha baskın olan başka etmenler bu çocuğun gelişimini olumlu veya olumsuz şekilde etkilemek suretiyle tamamlayabilir. Onun içindir ki aynı ortamda yetişen iki kardeş bile bu nedenle farklı olabilmektedir.
Ne kadar zor olursa olsun, çocuğu mükemmele en yakın şekilde yetiştirmekle birinci derecede mükellef ebeveynler olarak, maddi ve manevi bütün olanaklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Gerekirse gücümüzün üzerine çıkıp bunu yapmalıyız. Kendi kendimizi feda etme pahasına bile olsa bundan çekinmemeliyiz. Ne yapalım ki dünyaya çocuk getirmenin de faturası budur. Önemli olan bunun bedelini ödemektir. Yoksa çocuğu sadece dünyaya getirmekle bu iş bitmez. Doğrusu da bu değil midir sanki?