
Toplumu ayakta tutan en önemli değerlerden biri birlikteliktir. İnsan tek başına ne kadar güçlü olursa olsun, etki alanı sınırlıdır. Ama bir araya geldiğimizde, dayanışma içinde hareket ettiğimizde ortaya çıkan sinerji, bireysel gücümüzün çok ötesine geçer.
AK Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Uncu’nun şu sözü tam da bunu anlatıyor: “Ben dersem bir olurum, ben demeye devam edersem sıfır olurum. Bende beraber biz olursak, bir artı bir eder, bir artı bir iki değildir ikiden çok daha büyüktür.” Bu sözle, insanın tek başına bir anlam ifade ettiğini ama ancak başkalarıyla birlikte olduğunda gerçek güce ulaştığını anlatıyor.
Hayatta başarılı olmuş tüm büyük hareketlerin, devrimlerin, değişimlerin temelinde bu fikir yatar. Bireysel başarı önemlidir, ancak asıl güç, ortak bir amaç doğrultusunda hareket eden topluluklardan doğar.
İnsan doğası gereği bireyseldir; kendi hedefleri, arzuları ve hayalleri vardır. Ancak toplum içinde yaşadığımızı ve bireysel başarının da aslında bir ekip çalışmasının ürünü olduğunu unutmamak gerekir. Başarıya giden yolda destek alır, öğüt dinler, başkalarından ilham alırız. Bir futbol takımı düşünelim en iyi oyuncusu bile sahada tek başına kazanamaz. Ona pas atan, savunmasını yapan, oyunu kuran bir ekip olmadan başarı gelmez. Aynı durum iş dünyasında, siyasette, sivil toplum hareketlerinde ve hatta günlük hayatta da geçerlidir.
Bireyselleşmenin ve rekabetin giderek arttığı çağımızda, insanlar daha çok kendi başarılarına odaklanıyor. Ancak gerçek ve kalıcı ilerleme, dayanışmayla mümkün. Bir mahallede komşular birbirine destek olduğunda, bir şehirde insanlar ortak hedefler için çalıştığında ya da bir ülke vatandaşları kenetlendiğinde, ortaya çıkan güç hiçbir bireyin tek başına elde edebileceği bir şey değildir.
Tarihe baktığımızda, büyük medeniyetlerin yükselişi ve çöküşü de bu birliktelik ruhuyla bağlantılıdır. Dayanışma içinde hareket eden toplumlar güçlenirken, bireysel çıkarlar öne çıktığında parçalanmalar yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi, farklı kültürlerin bir arada yaşama iradesiyle mümkün olmuştur. Anadolu’daki Ahilik teşkilatı, bireysel kazançtan çok toplumsal faydayı önceleyen bir yapının nasıl güçlü bir ekonomiye ve sosyal yapıya dönüştüğünün en güzel örneklerindendir.
Mardin gibi kadim bir şehir ise bu birlik ruhunun en güzel örneklerinden biridir. Yüzyıllardır farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı bu şehir, dayanışmanın ve ortak yaşama kültürünün bir simgesi olmuştur. Burada Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkler ve diğer topluluklar, farklılıklarını bir zenginlik olarak görerek ortak bir yaşam inşa etmişlerdir. İşte bu birliktelik, Mardin’in ruhunu oluşturan temel unsurlardan biridir.
Siyasette, Ekonomide ve Sosyal Hayatta Birlik Olmanın Gücü
Bu birlik ruhu, yalnızca tarihsel bir miras değil, günümüzde de başarı için vazgeçilmez bir ilkedir. Siyasette, güçlü liderler bile ancak halkın desteğiyle bir vizyon ortaya koyabilirler. İş dünyasında, başarılı şirketler yalnızca bir patronun aklıyla değil, tüm çalışanların ortak çabasıyla ayakta kalır. Sosyal hayatta, yardımlaşma ve dayanışma olmadan toplumsal huzur sağlanamaz.
Bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunlardan biri, bireyselliğin aşırı ön plana çıkmasıdır. “Ben” duygusunun çok fazla vurgulanması, insanları yalnızlaştırıyor ve toplumsal dayanışmayı zayıflatıyor. Oysa gerçek güç, birlikte hareket etmekte yatıyor. İşte tam da bu noktada, Mehmet Uncu’nun sözü bize bir hatırlatma yapıyor: “Ben dersem bir olurum, ben demeye devam edersem sıfır olurum.”
Bu söz, bireyin kendi başına bir şey ifade ettiğini ama yalnız kaldığında bir anlam taşımadığını anlatıyor. Yalnız bir bireyin sesi sınırlıdır, ama bir topluluğun sesi tüm dünyayı değiştirebilir.
Geleceği Birlikte İnşa Etmek
Bugün hem ülkemizde hem de dünyada, toplum olarak birçok zorlukla karşı karşıyayız. Ekonomik dalgalanmalar, sosyal çatışmalar, siyasi anlaşmazlıklar… Tüm bunların üstesinden gelmenin yolu, birbirimizi desteklemekten, ortak bir hedef doğrultusunda hareket etmekten geçiyor.
Bireysel başarıların toplamından daha büyük bir şey inşa etmek istiyorsak, “ben” demek yerine “biz” demeyi öğrenmeliyiz. Komşularımıza yardım etmeli, iş yerinde takım ruhuyla çalışmalı, toplumsal meselelerde birlikte hareket etmeliyiz. Ancak o zaman güçlü bir gelecek inşa edebiliriz.
Öyleyse soralım kendimize: Ben demeye devam mı edeceğiz, yoksa biz olup daha büyük bir güç mü yaratacağız?
Unutmayalım ki, bir olmak güçlüdür ama birlikte olmak yenilmezdir.