Fransız Fransız’ı öldürmüş sonra da bana niye Fransız kalıyorsun diye soruyorlar. Bana ne? Birkaç Fransız vatandaşı gidip kendi ülkelerinin hem de kendi başkentinde bir mizah dergisine silahlı saldırıda bulunup onları öldürmüş. E bana ne? Bunun beni ilgilendirdiğini düşünüyorsanız, hatta bunun için üzüldüğümü sanıyorsanız yanıldınız.
Üzülmedim çünkü Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğu halde yine de Fransa Hükümeti kendi halkına Fransız kaldı. Bu dergi sadece Müslümanların değil diğer dinden olanların da dinî duygularını rencide ederken fikir özgürlüğü adı altında savunuldu. Bu defa iki Fransız vatandaşı bu dergiye biraz farklı yorumlanabilecek demokratik bir yöntemle kendi kutsallarını savundular. Devlet o gün buna izin vermeseydi bu gün o iki Fransız ağır silahlarla demokratik bir biçimde kendi fikirlerini savunmazlardı.
Ama nafile dergi buna rağmen inadına son sayısında tekrar Müslümanların kutsalıyla ala etmeyi fikir özgürlüğü olarak görmeye devam ediyor. Umarım bari bu defa buna karşı olanlar silahla bu hakaret sorununun çözülemeyeceğini anlarlar.
Lakin görebildiğim kadarıyla “ben çarliyim” diye Paris’te yürüyenler aslında terörün kaynağını değil de terör diye nitelendirilen yöntemi kınadılar. Papa Francis’in hakikati gördüğü bir günde hala kimi yerli Müslümanlarımız Çarli’yi suçlayacaklarına İslam’ı eleştiriyorlar. Niçin bu iki gencin böylesi bir cezalandırmaya baş vurduğunu tartışıp bunu kınayacaklarına veya niye bu derginin bu Müslümanları tahrik etiğini tartışıp kınayacaklarına terör kavramını kınıyorlar. Oysa o protesto yürüyüşünde terörizme sebep olanlar hatta devlet terörizmi yapanlar yanlış insanları kınadılar. Hatta “ben çarlıyım” deyip etrafta dolaşanların aklına şaştığımdan peşinen söyleyeyim “ben çarli marli değilim”.