
Birbirine komşu iki mahalleden oluşan bir şehir hayal edelim ve yine şehrin bu iki mahallesindeki sosyal yaşantıyı bu sefer de manevi yönüyle düşünelim. Bu mahallelerden birincisi, güllük, gülistanlıktır. Sevgi, saygı ve güvenin temel alındığı dolayısıyla toprağından fışkıran umudun yeşerttiği mutluluklarla kuşatılmış rengârenk ve iç açıcı manzaralara sahiptir. İkinci mahalle ise bunun tam tersi yani karanlıklar içerisinde, esrarengiz, korkunç, puslu, çirkinliklerin, çirkefliklerin, şüphelerin kol gezdiği, mutsuzluklarla dolu, sevgi ve saygının ise hiç bilinmediği bir yerdir. Bu yer, yine öyle bir yer ki adım atılamayacak derecede pislik, yine pislik, hatta diz boyu pislik içindedir.
Bu iki mahalleye koşut olarak yine iki çeşit insan düşünelim: Bu insanların birinci çeşidi; Tamamen kendi istekleriyle, kendi hür iradeleriyle yukarıda bahsettiğimiz birinci mahallede yaşarlar. Burası; yeni, ışıl ışıl, pırıl pırıldır. Bu mahallede eğlence, zevk, huzur, mutluluk, her türlü güzellik mevcuttur. Birinci çeşidi oluşturan bu insanlar, buradan doyasıya yararlanır, kana kana neşelenir, sağlıklarına sağlık, saadetlerine saadet, servetlerine de servet katarlar. Böylelikle yaşamın gerçek tadına varırlar. Çünkü bunlar akıllarını gereği gibi yani tam kapasiteyle kullananlardır da ondan.
İkinci çeşit insanlara gelince: Bunlar da aynı şekilde kendi istekleriyle ve tamamen kendi hür iradeleriyle maddi ya da manevi hiçbir baskıya maruz olmadıkları hâlde gönüllü olarak; kapkaranlık, pislik, ıssız, puslu, kötü koku ve korkularla dolu yukarıda da değindiğimiz bu ikinci mahallede yaşarlar. Yaşamakla kalmaz, buradaki pislikleri eşelemeye başlarlar. Eşeledikçe de doğal olarak her türlü pis kokulara maruz kalırlar. İş bununla da bitmez, bu pislikleri eşelemeye devam ettikçe; sıçanlar, fareler, çıyanlar, yılanlar, tespih böcekleri, akrepler, yarasalar, solucanlar gibi karanlık ve pislik dünyasının tiksindirici yaratıklarının saldırısına uğrarlar. Bunun sonucunda hem fiziksel, hem ruhsal, hem de biyolojik olarak her türlü musibete yakalanır ve dolayısıyla huzursuz, mutsuz bir yaşam sürerler. Çünkü bu ikinci çeşit insanlar da; akıllarını kullanmadıkları için iradeleri çökük, görüş alanları dar kalmış da ondan.
Ne ilginçtir ki bu mahaller, iç içe görünür ama aslında ayrı ayrıdırlar; Yine ilginçtir ki ayrı ayrı olan bu mahaller aslında iç içedirler. Çünkü her iki mahalle de aynı memleketin komşu mahalleleridir. İnsanların her iki çeşidi de da ayrı ayrı yerlerdeymiş gibi görünmelerine karşın, aslında iç içe yaşamaktadırlar. Çünkü bunların birinci çeşidi, iyilik ve güzelliklere; ikinci çeşidi ise kötülük ve çirkinliklere baktıklarından sırtları birbirlerine dönük yaşarlar da ondan.