
Bazı kişiler vardır ki onları sevip saydığımızdan iltifat eder, övgüler yağdırırız. Bir de bakarız ki övgüler yağdırdığımız bu kişiler, bizim övgülerimizle şişmiş, bu sefer bize tepeden bakmaya; üstüne üstlük bir de bizi beğenmeyip yermeye başlamıştır. Bu tür kişiler, kendilerine karşı gösterdiğimiz bu iyi niyetimizden ötürü pişmanlık duymamıza neden olabiliyorlar.
Aslında bu tür insanların zekâlarından şüphe etmemek mümkün değildir. Bunlar, hiç mi düşünmezler acaba? Bize karşı duyduğu sevgiden dolayı bizi öven, iltifatlar yağdıran, bu kişi, tüm bunları pekâlâ geri de alabilir. Gerçekten de sevgimizi kendisine sunduğumuz bir kişiye, sevgimizi sunmayı bildiğimiz gibi bunu, geri çekmesini de biliriz. Öyle ya! Sevgiyi sunmak nasıl ki elimizde ise geri çekmek hatta nefrete dönüştürmek de bize bağlıdır.
Kendilerini sevip sayan insanların üzerine üzerine gidip iyi niyeti kötüye kullanan ve sevgiyi nefrete, saygıyı saygısızlığa, çekiciliği iticiliğe, övgüyü yergiye, iltifatı hakarete dönüştürmeye gayret eden bu tür insanları, -ben şahsen- tıpkı bir boğayı kızdırarak kendi üzerine saldırtan ve sonunda mağlup olan acemi bir matadora benzetirim. Aynı zamanda bu tür insanlar, kendilerine verilen krediyi kullanmasını bilmeyen veya kendilerine sunulan nimetleri ve fırsatları tepecek kadar zayıf zekâlı insanlardır. Zekâ yapılarında zayıflık olmasaydı kendilerine verilen değeri, katlayarak artırma yolunu seçmezler miydi?