
Ruhu şeytanlaşmışların çoğaldığı günümüzde aralarında kaybolan melek ruhluları arayıp bulmak kolay değildir elbette. Bu pirincin arasından beyaz taşı ayıklamaya çalışmak veya tonlarca hurda arasında bir dikiş inesi aramak kadar zorca bir iştir. Denilebilir ki bunca şeytanlaşmış insanlar arasında hâlâ melek ruhlu insanlar olabilir mi? Elbette vardır! Unutulmamalıdır ki dünyanın çarkı yine de bunlar sayesinde dönmektedir. Rahat bir nefesin alınması, kaybolan ve özlem duyulan güvene yeniden kavuşulabilmesi için melek ruhluların ayıklanıp bulunmasına her zaman için gerek duyulmaktadır. Çünkü şeytanlaşmışlarla geçinmek ancak şeytanların işidir. Melekler ise her ne kadar şeytanlarla içi içe yaşıyorlarsa da düşünce ve yaşantılarıyla taban tabana zıt olduklarından şeytanlarla zinhar geçinemezler.
Zira ruhu şeytanlaşmış bu tür insanların en başta pusulaları kötülüğe yöneliktir. Bu yüzden doğruluk dürüstlük bunlara uzaktır. Saygı-sevgi gibi kavramlar ruhlarına aykırıdır. Aynı şekilde mayaları bozuk, vicdanları kara, karakterleri de lekelidir. İşlerini savsaklamak, aldatmak, yanıltmak, mağdur ve perişan edip, üzmek ruhlarının belli başlı gıdasıdır. Bunların ruhu o denli azmıştır ki ne uyarılar, ne öğütler, ne tehditler, ne cezalandırmalar onlara asla kâr etmez; ıslah olamaz bir türlü uslanmazlar. Tabiri caizse fabrika ayarlarına dönmeleri ya da döndürülmeleri mümkün değildir.
Sözün özü şudur ki; her ne kadar iç içe yaşanıyorsa da melek ruhluların yapması gereken bu şeytanlaşmış insanlara gafil avlanmamak için onlardan uzak durmak, onlara hiçbir surette prim vermeden kendilerini korumaya almaktır. Bunun da tek yolu, aklı yerinde kullanmaktan geçer. Peki, işin doğrusu da bu değil midir sanki?