Bir önceki yazımızda kurumsallaşan Birinci Dünya Savaşından bahsetmiştik. Bu yazımızda günümüzde devam eden Birinci Dünya Savaşına değinip yazımızı sonlandıralım.
Günümüzde Birinci Dünya Savaşı
Her ne kadar bu savaş, İslam coğrafyasının bütününde sosyal ve dini dokuyu ciddi manada bozarak devam ediyorsa da, zengin enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde emperyalist batının kendi arasındaki paylaşımı henüz tamamlanmış değildir.
Bugün için İslam coğrafyasına akan kanın her damlasında Batının devam eden çıkar hesaplar bulunmaktadır
Son 100 yıldır bu coğrafyada yaşanan ve halen yaşanmaya devam eden sorunlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Avrupalı devletlerin bölgeyi dizayn çabalarının bir ürünüdür.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı topraklarından Hicaz Yarımadası, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu ele geçiren ve oralarda cetvelle sınırlar çizmek suretiyle kolay yönetilebilir devletçikler kuran Batı, savaşın ilk evresinde yarım bıraktığı hesabı, bugün bu devletçikleri dilediği gibi kontrol ederek ve birbiriyle çarpıştırarak yürütmeye devam etmektedir
Ortadoğu’nun zengin enerji kaynaklarını kendi arasında bile bölüştürmekte tamahkar davranan egemen ülkeler, kontrolleri altındaki devletçik veya örgütler üzerinden üstünlük elde etmeye çalışmaktadırlar. Özellikle Irak ve Suriye gibi hesabı kapatılmamış bazı bölgelerde kan ve gözyaşı akmaya devam etmektedir
Savaşın ekonomik ve insan kaynağı bakımından yıkıcı olacağını iyi bilen emperyalist Batı, İslam coğrafyasındaki bütün çatışmaları NATO ve BM desteğindeki laboratuvarlarda üretilen bir takım taşeron örgüt ve yapılanmaların desteğiyle yürütmekte ve ardından küresel yapının jandarması olan aynı kuruluşların çatısı altında bu bölgelere kurtarıcı olarak müdahale etmektedir.
Küresel sömürü sistemi, Anadolu’nun lokomotif olacağı korkusuyla bu coğrafyadaki çıkar mücadelesini ideolojik mücadeleyle harmanlayarak bölgeyi sürekli zabt u rabt altında tutmaya çalışmaktadır.
Hicaz Yarımadası, Kuzey Afrika veya Ortadoğu için sürekli güncellenen bu hesabın varmak istediği son nokta, paylaşım savaşının merkez üssü sayılan Osmanlı Türkiye’sidir.
Bunun için öncelikle Anadolu’nun Hicaz Yarımadası ile olan irtibatını Suriye ve Irak’ın kuzeyini örmek suretiyle kapatmanın ardından Anadolu’yu iç karmaşaya sürükleyerek 1914’ten 1071’e kadar gidecek büyük hesap defterini yeniden açılmak istenmektedir.
Hem zaten, Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşma ile Rusya’ya bırakılan ama Rusya’da oluşan rejim değişikliği sebebiyle zorunlu olarak Türklerin elinde kalan boğazların hesabı da hiçbir zaman kapatılmamıştı.
Bugün ülkemizde ve bölgemizde yaşanan terör ve iç savaş denemelerinin hepsi bu hesabın yeniden başlatılması içindir.
100 yıldır karşılıklı törpülenen menfi milliyetçilik akımlarından tutunuz da ülkeyi küresel sermaye ağının borcuyla boğma çalışmalarına, ülkeyi yönetecek siyasetçilerin kozmik odalarda üretilmesinden tutunuzda bütün kurumlara sinsice yerleştirilen hainlere kadar bütün bu çalışmaların sebebi son işgal hamlesinin başarıyla sonuçlanması ve adisyonun tamamen kapanması içindir.
Daha öz bir ifadeyle Anadolu’yu, bu kapıyı Müslümanlara açan 1071 Malazgirt zaferinden önceki haline çevirmek ve bu hesabı bir daha açmamak üzere dürmek içindir.
Son yıllarda yaşadığı yeniden dirilişle İslam coğrafyasının umudu haline gelen Türkiye’de daha önce kolaylıkla gerçekleşen darbeler başarısız oldukça, Batı daha da çıldırmaktadır. Terör örgütleri ve hain yapılanmalar eliyle yürüttükleri 40 yıllık planları suya düştükçe demokrasi, özgürlük gibi söylemler yerini açık tehditlere bırakmaktadır.
Türkiye bu tehditler karşısında dik durmaya devam ettikçe daha fazla hırçınlaşmakta, içeriden ve dışarıdan kuşatmak suretiyle işgal niyetini daha da açığa vurmaktadır.
İşte bu hırçınlık ve art niyetin açığa çıkması şerden hayır çıkartmalı, duygu ve düşünce esaretine kapılmış İslam halkının uyanışını hızlandırması sağlanmalıdır.
Bebek maskeli emperyalist batı canavarının dişleri ortaya çıktıkça, İslam’ın evlatları için zaferin, eskisinden daha yakın olduğuna dair umut tazelenmelidir.
1914’te başlayıp 11 Kasım 1918’de ilk devresi sona eren ve hemen ardından uzun soluklu ikinci devresi başlayan Birinci Paylaşım Savaşında sona gelinmek üzeredir.
Hem niyetler hem saflar netleşmiştir.
Hani “Geldikleri gibi giderler” şeklinde tekrarlanan bir söz vardı ya..!
İşin aslı şu ki, geldikleri gibi gitmemişlerdi. Onlar kalmış, İslam toplumun kalbi ve ruhu gitmişti.
Şimdi bir daha dönmemek üzere onları göndermenin tam sırasıdır.
Birinci Dünya savaşıyla başlayıp son 10 yılda iyice çığırından çıkan emperyalist batının şeytani oyunlarını Anadolu merkez olmak üzere bütün İslam topraklarında yaşayan halklara izah etmek, uyanışlarına vesile olmak zamanıdır.
Emperyalist batı ile işbirliği gafletinde ısrar eden atanmış iktidarlara rağmen tabana yayılarak bu uyanışı hızlandırma zamanıdır.
Madem Batının İslam dünyasında 200 yıldan bu yana oynadığı çirkef oyunlar ayan beyan olmuş ve Osmanlı mirasında yetim bırakılan halkta yeni bir diriliş ve ittihat arayışı çoğalmıştır.
Madem ki, Kosova’dan Yemen’e, oradan da Hindistan’a kadar “eski hal muhal; ya yeni hal ya izmihlal” uyanışı başlamıştır.
O halde tabanda kuvvetlenen bu arayışı Batının laboratuvar üretimi terör örgütlerinin sahiplenmesinden kurtarmak zamanıdır.
Batının toplum mühendisliğinin bir sonucu olarak son yıllarda Anadolu’da oluşan küskünlük ve kırgınlıklara çözümler üretmek, yangın bacayı sarmadan kendi içinde mutlak barış ve huzuru yakalamak zamanıdır.
Kendi içinde mutlak barış ve huzuru yakalamış Anadolu’nun riyasetinde İslam toplumları ile yeniden Diriliş ve İttihat cephesi oluşturmak zamanıdır.
Yüzyıldır devam eden Birinci Dünya Paylaşım Savaşını sonlandırmak, bu trajediyi yeni bir yüzyıla taşımamak ve emperyalist batıyı bir daha dönmemek üzerek göndermek için toplum tabanında oluşan fırsatı iyi değerlendirme zamanıdır.
Hem de hemen..!
Sebilürreşad / Kasım-2017
Sağlıcakla Kalın
@akgulahmet