Mardin’de günümüze kadar sadece iki sahabeye ait mekanı biliyorduk. Bunlardan biri Hz. Peygamberin postacısı Abdullah bin Enes El Cuheyni, diğeri ise dört büyük halifeden Hz. Ali’nin süt kardeşi olarak bilinen Muhammed Zırrar hazretleridir.
Hz. Ali’nin sütkardeşi sahabe Muhammed Zırrar, kendi adıyla anılan camide metfun bulunuyor. Peygamber Efendimizin postası sahabe Abdullah Bin Enes El Cüheyni’nin mezarı ise Mardin Şeyh Çabuk Camii’nde bulunmaktadır. Sahabe Cüheyni Hz. Peygamber’in elçiliğini yapmıştır. “Hz. Muhammed (SAV) kendilerini İstanbul’a mektup götürmek üzere görevlendirmiştir. Kendileri Mardin’e geldiğinde vefat eder ve ismi ile anılan bu caminin içindeki türbeye defnedilir. Türbesini ve camiyi yaptıran kişinin adıyla, Şeyh Çabuk Camii olarak anılmaktadır. 1400 yıl önce Peygamber Efendimizin (SAV) davet mektubunu Mardin ve bölgesindeki Yakubiler (Süryaniler)’e iletilmek üzere at sırtında Mardin’e gelen Abdullah Bin Enes El Cüheyni, efendimizin postacısıdır. Mezarı halk tarafından ziyaret ederek efendimize olan sevgilerini gösteriyorlar.(1)
Bu iki sahabe dışında bir üçüncü sahabe kabrinin varlığını bir tevafuk eseri olarak incelemekte olduğumuz Diyarbakır Salnamelerinde rastlıyoruz.1900-1901 miladi tarihli salnamede bu sahabe kabrinin varlığı ile ilgili bilgileri aktaralım:“Mardin’de hükümet konağı civarında ve sahabe-i kiramdan Şeyh Muhammed el Farisi hazretlerinin türbe-i şerifeleri ittisalinde vaki mescid-i şerifin muhtac-ı tamir tefriş idüğü yine geçen seneki devr ve tefriş esnasında vali-i müşarun- ileyh hazretleri canibinden müşahede buyurulmasıyla masarıfı taraflarından tesviye olunarak mezkur mescid-i şerif tamir ve tefriş edilmiş ve Mardin’de bulunduğu müddetçe memurin ile beraber hükümet konağından gidilip salat-ı zuhr ve asrın orada cemaatle eda edildiği gibi ba’dema memurinin mescid-i şerif –i mezkurda cemaatle ifa-i salat-ı mefruza eylemelerini vali-i müşarun ileyh hazretleri tenbih buyurmuştur”(2)
Bu belge ile Mardin hükümet konağı civarında sahabe-i kiramdan Muhammed Farisi adında bir sahabe kabrinin olduğunu ve hemen türbesinin bitişiğinde de bir mescid bulunduğunu,bu mescidin vali tarafından tamir ettirilip döşemesinin yapıldığını,kendisinin de Mardin’de bulunduğu sürede memurlar ile beraber bu mescitte ibadet ettiği anlaşılıyor. Bu bilgiler ışığında Devlet Arşivlerinde yaptığımız katalog taramasından da bu mekanın varlığına dair beş adet arşiv belgesine ulaştık.Önce bu belgeleri fikir edinmek adına sıralıyalım: 1)Tarih: 03/C /1268 (Hicrî)25.03.1852(Miladi)Dosya No:330 Gömlek No:83 Fon Kodu: MVL
Mardin’de medfun Şeyh Muhammed el-Farisi ks. Türbesi Evkafı’na dair Maliye takriri. (3. Takrir)
2)Tarih: 22/Ca/1277 (Hicrî)06.12.1860(Miladi)Dosya No:334Gömlek No:32Fon Kodu: A.}MKT.NZD.
Sahabeden Muhammedü’l-Farisi İbn-i Caferi’t-Tayyar’ın Mardin’deki vakfı tevliyetinin, Mardin Sancağı Nakibü’l-eşraf Kaymakamı Seyyid Abdulgani Efendi’ye tevcihi.
3)Tarih: 24/Ş /1312 (Hicrî)19.02.1895(Miladi) Dosya No:74 Gömlek No:46 Fon Kodu: Y..A…RES.
Mardin’de Şeyh Muhammed el-Farisi Hazretleri’nin kabrine bitişik olan mescide Nakşibendi hulefasından Şeyh Abdurrahman’ın imam tayin edilmesi ve maaşının vakıftan karşılanması.
4)Tarih: 14/Za/1313 (Hicrî)27.04.1896(Miladi) Dosya No:79 Gömlek No:20 Fon Kodu: Y..A…RES.
Mardin’de Şeyh Muhammed el-Farisî mescidi imamının yüz elli kuruş maaşla istihdamına dair.
5)Tarih: 24/Ca/1316 (Hicrî)10.10.1898(Miladi) Dosya No:95 Gömlek No:48 Fon Kodu: Y..A…RES.
Mardin’de vaki Şeyh Muhammed el-Farisi merkad-i şerifine muttasıl mescid-i şerîfe imamet tevcîhine dair.
Birinci belgeden bu mekanın vakıf kaydının olduğuna dair maliye kararının üçüncü takririni yayınladığını öğreniyoruz.İkinci belgede Muhammed Farisi’nin,Cafer-i Tayyar hazretlerinin oğlu olduğunu dolayısı ile Peygamber efendimizinde amcası Ebu Talib’in torunu olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Ayrıca vakfiyetinin devamı için Abdülgani efendinin görevlendirildiği. Üçüncü,dördüncü ve beşinci belgelerde de kabre bitişik mescitte görev yapan imamların tayinleri ve ücretlerinin vakıftan karşılanması konu ediliyor.
Böylece Mardin’de üçüncü bir sahabe kabrinin varlığına dair kesin bir neticeye ulaştığımızı ifade edebiliriz. Bu kabrin nerde olduğu sorusu karşısında yaptığımız çok yönlü araştırmada uzun yıllar boyunca mesken olarak kullanılan ve “Farisi Evi” olarak bilinen bu mekan tam bir medrese olarak karşımıza çıktı.Sahabi türbesi ararken Medrese ile karşılaşmak bizi çok heyecanlandırdı. Mardin’de bulunan diğer iki sahabe mekanları cami olurken,Muhammed Farisi hazretlerinin mekanı medrese ve mescit olmuş.
Savurkapı mahallesi,altıncı sokak on altı numaralı ev olarak kayda geçen bu muhteşem tarihi binayı gezerken tesir altında kalmamak mümkün değil.Gezi ve gözlemlerimizden sonra bu defa bir başka soru zihnimizi kurcaladı.Burası medrese ise hangi medresedir diye yine bir araştırma ihtiyacını hissettik. Yaptığımız araştırmalarda yeri bilinmeyen ve adı sıkça geçen medresenin Hüsamiye Medresesi olabilir düşüncesini taşıdık. Ancak hiçbir kaynakta bu medresenin yerini belirten bir yazı ve araştırmaya rastlayamadık.Sadece Nejat Göyünç’ün eserinde geçen bu ifadeler bize bir ümit ışığı olabilir temennisiyle aktaralım:
“Hüsamiye Medresesi:Tahrir defterlerinde evkafına rastlayamamakla beraber,Abdülgani Efendi,Mardinde Hüsameddin Timurtaş tarafından yaptırılmış bir medrese bulunduğunu ve bunun 1930 senelerinde çok harap bir vaziyette olduğunu yazmaktadır.Ferdi’ye göre,Melik Mansur Necmeddin II (1294-1312) bu medresede gömülü idi.Halen eseri kalmamış olan ve Cumhuriyet İlkokuluna giderken yolun sağında olduğu söylenen bu medresenin XVI.yüzyılda mevcut bulunması lazımdır.(3)
Nejat Göyünç hoca 1949 ve 1950 yıllarında Mardin’de tarih öğretmenliği yapmış Mardin’i yakından tanımış değerli bir tarihçimizdir.Tarif ettiği Savurkapı mahallesindeki Hüsamiye Medresesine uyan tek mekanın Muhammed Farisi hazretlerini kabrinin olduğu mekan olabilir. Çünkü Mardin evlerinin hiç birinde böyle kaynak suyu olan geniş ve büyük ayvanlı bir binaya rastlayamazsınız. Binanın dikkat çeken bir yönü de çok sayıda müstakil odalarının bulunmasının yanı sıra,odaların medrese odaları gibi dizayn edilmiş olmasıdır. Çok harap olan ve yer yer müdahale edilen binanın restore edilmesi durumunda bina ile ilgili daha iyi bir fikir edilinileceğine inanıyoruz. Özet olarak bu muhteşem bina kurtarılırsa hem bir sahabe kabri,hem tarihi bir medrese ve mescid,hemde içerisinde bulunan Hüsameddin Timurtaş’ın ve kardeşinin kabirleri gün ışığına kavuşturulacaktır.
1) http://www.kulturportali.gov.tr/…/gezilece…/seyh-cabuk-camii
2) Diyarbakır Salnameleri. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yayınları-1999-Beşinci Cilt.1.Sh.95
3) XVI.Yüzyılda Mardin Sancağı.Nejat Göyünç.Türk Tarih Kurumu Yayınları-1991-Sh.115